Yaşanan her şey değerlidir!” diye sessizce haykıran Japon sanatı.

Kintsugi, aslında hiçbir şeyin gerçekten kırılmadığı, Antik Japon Felsefesine dayanır. Kintsugi tekniğini kullanan sanatçılar, kırılmış seramikleri altın ve gümüş ile birleştirerek, yaşanmışlığın özgün ve benzersiz izlerini taşıyan eserler ortaya çıkarırlar. 500 yıllık bir geleneğe sahip olan bu teknik, kırılan objelere kaybettikleri fonksiyonlarını kazandırmanın ötesinde, değerli bir yaşam dersi sunar.

“Yaralar derin seneler kadar” diyor Duman bir şarkısında.

Başka bir şarkı da Sezen, yaralı tepeden tırnağa herkes yaralı diyor. Ne çok şarkı sözü̈ var kırıldığımız yerden halimizi anlatmaya çalıştığımız. Oysa yaraların sarıldığı ve kırıkların tamir edildiğine dair halimizi anlatan şarkı ya da sanat pek az. Bir yandan yalnız değilim hissi yaratıyor bu yaralı şarkıları dinlemek, bir yandan da o yarayla boğuşurken yaranın bize kattığı tecrübeleri yok sayıyor.

Hayat dediğimiz şey zaten yara almaya, hata yapmaya, kırılmaya bazen kırmaya, kontrolümüzün dışına çıkmaya meyilli bir düzenek gibi aslında. Devam eden bu düzenekteyse önemli olan yaralarımızı neyle sardık, kırılan yerleri nasıl birleştirdik. Sonuçta hepimizin başka başka yerlerinde irili ufaklı kırıklar var. Bazılarımız kırıkların üstünü̈ streç filmle sarmış̧, bazılarımız yara bandıyla, bazı kırıklarsa açıkta kalmış̧. O açıkta kalan kırıklar, kimi zaman yüzümüze vurulan, kimi zaman en yakınlarımız tarafından sanki bilmiyormuşuz gibi hatırlatılan, kimi zaman da toplumun müthiş estetik kaygısıyla, kırıklarımızla diğerlerine benzemediğimiz için ötekileştirildiğimiz şeylere dönüştürülüyor malesef.

Oysa yarayı sarmak da kırıkları birleştirmek de sanattır.

Eskisi gibi olmaz belki ama tam da o noktaların kattığı güzelliklerle yepyeni bir sanata evrilir kırıklar kintsugi sanatındaki gibi. Sanatın içinde benim gördüğüm şifalanma bu kırıkların yaldızlarla, ince bir işçilikle birleştirilip onarılması. Kırıkların bütün parçalarını özenle ve sabırla bir araya getirip sanatla birleştirmek maharet ister çünkü, usta ellerden çıkan bu sanat elbet daha kıymetlidir ilk halinden. Kırıp döküp parçalayan insanlardan zaten uzak duralım, bunun yanı sıra görünen kırıklarımızın üstüne basıp gecen değil, kırıklarınızı uygun malzemeyle sarıp sarmalayan, özenip sabırla, sanatla, emek ve özveriyle birleştiren kişileri alalım hayatımıza. Madem ne zaman kırılacağımızı kestiremiyoruz en azından kırıkları toparlayacak usta elleri bulurken özenli davranalım. Zira şu kısacık ömrümüzde bütün kırıklarımızla var olma savaşı veren bizler kendi hikâyelerimizin tek kahramanlarıyız. Hikâye devam ederken tamir ettiğimiz ya da ettirdiğimiz kırıklarımızla en güzel sanatız.

Kintsugi, kırılmanın aslında bir bozulma ve yokluğa gidiş değil, yeni bir varoluş biçimi olduğuna işaret eden, umut dolu yaşam metaforları üreten bir sanattır.

Bu umut dolu yaşamı vaad eden sanat bana yaşamımda ilham oluyor. Ne zaman kırıklarım tamir edilse bu güzel sanatla ferahlıyor içim.

Kintsugi sanatının en güzel yanı, kırılmanın izleri gizlenmez, tam tersine vurgulanır. Kintsugi sanatı, yaşamın hiçbir unsurunu kusur olarak görmez, tersine ona göre yaşam tüm unsurları ile değerlidir. Çünkü kusur insan olmanın, var olmanın en vazgeçilmez halidir, bize duygularımızı, ihtiyaçlarımızı, bağ kurma isteğimizi hatırlatır. Kibirden uzaklaştırıp kabule ulaştıran uzun ince bir yoldur adeta.

Yaşanmışlıklarınızı, kırıklarınızı, kusurlarınızı sevin ve bunu sanata dönüştüren insanlarla devam edin yola.

Sevgiler…