ABD; bölgemizde ve ülkemizde uyguladığı projelerde, ılımlı İslamcılar diye adlandırılan kesimi kullanıyor. Bunu bugüne kadar yayınlanan raporlarda açıkça görüyoruz. ABD, Ilımlı İslamcıları şöyle tanımlıyor. Kendisiyle işbirliği yapan, ABD projelerini ülkesinde eksiksiz uygulayan kısacası ABD’nin emrinde olan kesimi kastediyor. Yani İslam dinin kurallarına az uygulayan çok uygulayan, ibadetini yapan yapmayan diye bakmıyor…
Son aylarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; 16 Nisan Referandumu sonrası gelen rejimden aldığı güçle çalışmalarda bulunuyor. Yani başkanlık sisteminin verdiği yetkiye dayanarak bunu yapıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden sürdürülen tartışma aslında iktidarın kaybettiği tabanı kazanma çalışması olduğunu herkes görmelidir. İster radikal İslamcı deyin ister siyasal İslamcı deyin ABD karşıtı seçmeni kaybettiği için bu çalışma sürüyor. Üzerindeki milli görüş gömleğini çıkardığını birçok kez ifade eden iktidarın bu anlamda işi zor gözüküyor.
Diğer yandan muhalefetin içindeki birlikteliğinde dağılması hedefleniyor. Ne yazık ki dindar ve laik tartışmasını başlatan iktidarın yarattığı algıya kapılanlar oluyor.
Böylelikle iktidar, propagandasını bu algıya kapılan muhalefetin bir kısmına yaptırmış oluyor.
Şimdide muhalefetin birbirine şartlar koşmasını hatta dayatmasını sağlayacak bir algı operasyonu da medyada başlatılmış gözüküyor. Bu çalışma; özellikle Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin içinden isimler dillendirilerek yürütülüyor. İttifak şartlarınızı açıklayın, adayınızı açıklayın vb kalıp cümlelerle kamuoyu baskısı oluşturulmaya çalışılıyor.
Başta muhalefet olmak üzere herkes Türkiye’yi kimin yönettiğini ve kime hizmet ettiğini unutmamalıdır. Ayrıca medyanın % 90’ının iktidarın elinde olduğu da unutulmamalıdır.
Muhalefet birbirine şartlar koşmadan, ayrılıklarını değil birlikteliklerini konuşarak yoluna devam etmelidir. Hatta çok zor da olsa sadece Türkiye’nin varlığı ve Türk Milleti’nin birliğinde el ele vermek yeterlidir.
Türkiye olmazsa hiç kimse olmaz…
YEREL YÖNETİMLER VE YENİ ANAYASA
Yeni anayasa tartışmaları aslında rejim değiştikten sonra daha cüretkâr bir şekilde devam ediyor. Yaz boyunca yaşanan ve hala yer yer devam eden yangın, sel vb. afetlerde iktidarın; yerel yönetimlere yönelik uyguladığı kısıtlamalar, hedeflenen yeni anayasadaki yerel yönetimler bölümüne dikkatleri çekmelidir. Elbette muhalefet belediyelerine kayyumların kapısı her zaman aralıklıdır…
Başta eğitim ve sağlığın yerel yönetimlere devrinin gündeme geleceği açıktır. Şehir merkezlerinde trafiğin, polisten alınıp trafik zabıta adı altında yerel yönetimlere devredildiğini hatırlatarak sözü bitirmek istiyorum.