Sonra “anlaşamadık ayrıldık,” denir.

Başlangıcı ve bitişi olan hikâyeler bu ve benzeri cümlelerle ifade edilir. Hatta başlangıçlar hep daha coşkuludur. Anlaşarak sevilmez çünkü yani sadece belli özelliklerde anlaşıyorsun diye sevemezsin kimseyi. Çok iyi anlaştığın birini de sevdiğin olmuştur tabi bu güzel bir uyumu beraberinde getirir. Fakat her zaman sevdiğin kişiyle maksimum anlaşmalar sağlayamazsın. Öyle büyük şeyler gelmesin aklınıza küçük anlaşmazlıklardan bahsediyorum. Kimi ilişkiler bu anlaşmazlıkları tolere eder, kimisi zamanla uyumlanır, kimisi de zamanla tahammül sınırlarını zorlar ve bir noktada son verir ilişkiye.

Yalnızlığımızı çok sevsek de insan olmamızdan mütevellit, bağ kurma, sevme sevilme, şefkat ihtiyaçlarımız dolayısıyla ilişkileniyoruz yaşamımız boyunca. En kötü ilişkiden de çıksak bir süre sora başka bir ilişkinin içinde buluyoruz kendimizi, öyle çok büyük nedenlere de ihtiyacımız yok üstelik. “Başkalarıyla derin bir bağ içinde olmak, yaşamımızdaki anlama katkıda bulunur” diyordu son okuduğum kitapta, benim için tam olarak böyle bir yerde biriyle ilişki kurmak.

Hayır, canım ben yalnız olmayı tercih ediyorum diyenleri de tenzih ediyorum saygıyla. Fakat bugün konumuz ilişkiler. Önceden 3-5 yıl hatta daha uzun yıllar süren beraberlikler bittiği zaman çok büyük sorunlar olur sanırdım. Mesela taraflardan biri aldatmış ya da şiddet vardır diye düşünebilirdim. Yaşım büyüdükçe, gözlemlerim, yaşadığım deneyimler bana gösterdi ki aslında işler çok da öyle değil. Yolun sonuna gelen çiftler genelde anlaşamıyoruz diyorlar, çoğunlukla son düzlükte anlaşabilmenin yollarını da arıyorlar. Bazıları bulup yola birlikte devam ediyor bazıları da artık takatlerinin kalmadığını düşünüp yol ayrımına gidiyorlar.

Peki, ne oluyor da başta severek, anlaşarak ya da geleceğe dair sözlerle çıkılan o yollarda çatışmalar anlaşmalarla son bulacağına ayrılıklarla son buluyor?

Aslında durum şöyle birbirinden bambaşka kültürde, aile ortamında ve karakterde yetişmiş bireyler olarak birbirimizle maksimum anlaşabilme seviyesi diye bir şey olduğunu düşünmüyorum ki kardeşlerimizle bile yer yer anlaşabildiğimiz söylenemez. İki farklı insan olarak bir deney tüpünün içinde birbirimizle uyumlanabilmeye çalışıyoruz, neyse ki birbirimize karşı sevgimiz ve merakımız da oluyor. Fakat 20’li yaşları geçip 30’lara merdiven dayadıysak kendimizi daha çok tanıyıp neyi istediğimizi, neye ihtiyaç duyduğumuzu bildiğimiz zamanlara geçtiysek işler daha da zorlaşabiliyor. Kolaylaştıran, bizi yormayan, uyumlu olabildiğimiz, keyifli bir süreç için adım atıyoruz o ilişkilere.

“Oysa şimdi ilişkilerin, ciğerimdeki hava değil, masamın üzerindeki çiçekler olmasını istiyorum”.Kelly Bryson

Yeni bir dil öğrenmek gibi biriyle ilişki kurmak, başta sevgi ve merakla kolay gibi görünen fakat içine girdikçe karşılıklı ‘çaba ve özen’ olmazsa, olmaz haline gelen bir bütün. Ancak bu dili öğrenme niyeti karşılıklı aynı isteklilikle devam ederse, yürüyor ilişki. İnsanın en iyi yol arkadaşı hem onu seven hem de onu anlayan kişidir biri olmadan diğeri olamıyor maalesef. Karşılıklı anlama niyetiyle başlar yolculuk ve anlaşarak başka yollar, ufuklar açılır. Hepimize içinde çokça sevgiyi, kabulü, karşılıklı anlayışı, şefkati ve hoşgörüyü barındıran, masamızı çiçeklendiren ilişkiler diliyorum.

Sevgiyle kalın…