Belki de hayır’larımızı duymayanlardan. Ne mi demek istiyorum? Hayatımızdaki insanlara, özellikle de sevdiklerimize hayır diyemediğimiz zamanlardan söz ediyorum. İhtiyaçlarımızı, isteklerimizi dile getiremediğimiz, gereklilik olarak yaptığımız şeylerden; hayır dersem ’ayıp olur’ algımızdan, gerçek duygularımızı manipüle edip, kibar olacağız diye mecbur hissettiğimiz evet’lerimizden.
Ah neler var o mecburen dediğimiz evet’lerin ya da sessiz kalışlarımızın arkasında kim bilir. “Ya beni sevmezse, ya benim ihtiyacım onun ihtiyacından değersizse, ya hayır’ı duyunca beni kabul etmezse” gibi düşünceler çoğu zaman. Özellikle de yakınlarımıza ailemiz, yakın arkadaşlarımız ve gönül bağı kurduğumuz sevdiklerimize hayır demek inanılmaz zor, çünkü çoğu zaman aldığımız tepkiler “sen çok değiştin, ne münasebet sen benim evladımsın, eşimsin, sevgilimsin tabi ki seni seviyorum ama bunu yapamazsın” gibi yaklaşımlar, birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmekten uzak, yargılarla dolu söylemlerle karşılaşıyoruz. Oysa yakınlığımızın az olduğu insanlara ne de kolay söylüyoruz hayır’larımızı.
O kadar çıkmaza sokan bir yer ki orası…
Koşullu kabul gördük ebeveynlerimiz tarafından çoğunlukla. Toplum dediğimiz olgunun içinde uyumlu olursan var olabilirsin algısı öğretildi bizlere. Farklı olmayıp çoğunluğa uyumlu davranır ve başarılı olursak kabul edip seveceklerdi bizleri. Yani uslu bir çocuk olursak görebilecektik şirinleri. Güzel, akıllı, başarılı olmalıydık ve iyi insan olmanın ön koşulu herkesi memnun etmek için ‘evet’ demek sandık.
Şimdi ne zaman birini sevsek kendi ihtiyacımızı görmezden geliyoruz, elimiz ayağımıza dolaşıyor ve biriktiriyoruz söyleyemediklerimizi. Hayır diyemedikçe kendimiz gibi olamıyoruz ve başlıyor huzursuzluk, -mış gibi yapmalar, bazen de terk edip gitme isteği.
Ne vazgeçiyoruz isteklerimizden ne de göze alabiliyoruz hayır’ımızın duyulmasını.
Deli gibi korkuyoruz kabul görmemekten, çünkü̈ hep koşullu kabul gördük. Evet dediklerimiz yanımızdaydı, ailemiz bile memnun edebildiğimiz ölçüde sevgilerini gösterdi ve takdir etti bizleri. Onların istedikleri gibi olmadığımızda ya da istedikleri seçimleri yapmadığımızda çatışma ortamında kaldık hep. Oysa herkes kendi biricik benliğiyle geliyor dünyaya ve şahsına münhasır oluyor tüm tercihleri.
Aslına bakarsanız hayır’ı duyarken de farklı değil mesele, önce afallıyoruz söyleyemediğimiz onca an’a rağmen, kırılıp inciniveriyoruz. Kabul ve sevgi ile ilgili kodlamalarımız, hep sevdiklerimizin bize evet demesi yönünde olmuş adeta. Hayır’larım konusunda kendimle hemhal olurken meğer ne derinmiş̧ hayır diyemediğimiz şeylerin altında yatan duygu ve ihtiyaçlarımız kısmı düşündürdü oldukça. Biraz hüzünlendim, bugüne kadar diyemediğim hayır’lara. Sonra kendimi şefkatle kucakladım ve dedim ki, içine bak Esra; ihtiyaçlarını, isteklerini netleştir, utanmadan, sıkılmadan söyle hayır’larını insanlara.
Hayır’larınla kabul gördüğün insanlar olacaktır bundan sonra yanında.
Sevgi, hayır’larınla var olabilme ve tüm benliğinle koşulsuz kabul görme imkânı tanır insana. Hayat sadece yakınlarımızı memnun edebilecek kadar uzun değil, bu yolculukta en çok kendimizi tanımalı ve kendimize özen göstermeliyiz. Benim bugün ki bütün hayır’larımın arkasında; duygusu ile görülmemiş̧ , incinmiş̧ evetlerim var.
Kalbimizle bağ kurduğumuz, ne istediğimizi ve neye ihtiyaç duyduğumuzu bildiğimiz hayır ve evet’lerimiz olsun hayatımızda.
Hayır’larımıza sahip çıkalım en az evet’lerimize çıktığımız kadar.