“Bir insanın zamanını çalacağına, parasını çal.” sözü bir düşünürün mü, yoksa Çin Atasözü mü bilmiyorum. Her ikisi de söyleniyor. Kim söylerse söylesin, dosdoğru bir söz. Zaman; geri alınamayacak tek şey. Gitti mi gidiyor, geçti mi geçiyor. Geçtikten sonra başlıyor ahımız, vahımız. O anı yaşarken neden fark etmiyoruz, onu da bilemiyorum. İlle de o zaman kaybolduktan sonra değerleniyor. Önümüze gelene ders gibi anlatıyoruz zamanın değerini ama zamanında biz de bilemiyoruz. Belki de bizim toplum kadar zamanı hoyratça savuran yoktur. Buluşmalara geç gideriz, işleri erteleriz, söze başlayınca uzatırız vb. İlle de zamanı savurur, değerini zamanında fark etmeyiz. Hepimiz bunu biliriz ama nedense bilmez gibi devam ederiz.
Neden bugün zamana taktım? 26 Kasım günü Muratpaşa Belediye Başkanı ile buluşmamız vardı. 27 Kasım günü de Döşemealtı Belediye Başkanıyla buluştuk. İkisini de halk ile dertleşirken yakaladık. Buraya dek çok güzel. Yukarıda da yazdığım gibi bizim zamanla bir sorunumuz var. Başkanlarla görüşmeye gelen, yalnızca kendilerinin geldiğini mi düşünüyor, yoksa başkalarını umursamıyor mu bilemem. Başkanlar, günde yüzlerce kişinin elini sıksalar, hal hatır sorsalar dünya kadar zamanları harcanır. Asıl yapacakları işleri aksar ya da zaman sıkıntısı çekerek, harcanan zamanı telafi telaşına düşerek sıkışırlar. Söylemek istediğimizi başkan yardımcılarına ya da görevli kişilere söylesek, yazarak anlatsak vb. çözümler üretsek diye düşündüm. 
Empatiyi kullandığımda inanın yüreğim sıkıştı, başım döndü. Belediye başkanlarına görüşme için bu kadar ısrarlı olmasak, işler yürümez mi? Ayrıca bir de iş sorunu var. Gelenlerin çoğu belediye başkanından kızına, oğluna iş istiyor. Adam kayırıcılığın bu kadar şımardığı zamanda, insanlar mağdur. Göstermelik sınavlar, mülakatlar vb. Gençler, kazansa da umutları yerle bir oluyor. O zaman bu sorun da başkanların sırtına yükleniyor. “Aman oğluma, kızıma iş verin,” diyen diyene. Belediyelerin bu sorunu çözebileceğine yürekten inanıyor. Başkan, onları üzmeden, umudunu kaybetmesine neden olmadan nasıl çözerim diye sıkışıyor. Elbette bütün bunlar ne başkanların hatası ne de halkın. Sistemin insan öncelikli olamayışının sorunları. Halk, nereye başvuracağını şaşırmış.  
İnsan, elbette sevildiği, iyi karşılandığı yere başvurur. Halk da bunu yapıyor. Yerden göğe haklılar. Peki asıl işleri engellenen belediye başkanları haklı mı? En çok da onlar haklı. Aslında bütün bu sorunların çözümünün bizde olduğunu da biliyoruz. Biliyoruz da yolları ejderhalar kesmiş. Masalların öğrettiğine göre, hiçbir zaman ejderhaların mutlu sonu olmamış.