Ubuntu; “Biz varsak ben varım. Ben değil, biz olalım,” felsefesidir. Sekiz yıl önce “Ubuntunun tam zamanı” dedik ve bir grup arkadaş “Ubuntu Gönüllüleri” adıyla buluştuk. Ne yapabileceğimizi tartıştık. Toplumun biz olmaya ihtiyacı olduğuna karar verdik. Öncelikle ubuntu düşüncesini tanıtalım dedik. Her yerde ubuntuyu anlattık. Aramızda görev bölümü yaptık. Aslında her arkadaş elinden geleni yaptı, kimse emeğini esirgemedi. Sekiz yıl sonra dernekleştik. Hedefimiz; çoğalmak, ubuntulu bir yaşamı benimsetmek. 

Amacımız; vakıf olmak. Ubuntu Köyü kurmak. Ubuntu köyünün geniş bir arazisinin olması. Orada öğrencilerin tarım yapabilmesi. Hayvan yetiştirebilmesi. Çağdaş ve ücretsiz bir eğitim alabilmeleri. Ubuntu düşüncesine uygun yaşayabilmeleri. İleride onlar da ubuntu felsefesine uygun yaşayan bir toplum hedefleyip kurabilmeleri. Dünyada insana yaraşır bir yaşamın olabilmesi için çalışmaları. Açlığın, yoksulluğun, savaşların, korkulu yaşamın yok olması için çalışmaları. Böylesi bir yaşamı hedefleyen gençlik oluşturmak için çocuklardan başladık. Şimdilik yirmiye yakın üniversite öğrencisine ubuntu bursu veriyoruz. İleride bunun çok daha ötesini başarmak, ubuntu köyünde eğitim vermek istiyoruz. 
Belediyelerden bu arazi için yardım bekliyoruz. Ondan önce de “Ubuntu Parkı” adıyla bir park istiyoruz. Orada herkes etkinliğini, toplantısını yapabilsin. Felsefesi gereği Ubuntu Parkı zaten herkesindir. 

YAPTIKLARIMIZ:

Sekiz yılda yedi etkinlik yaptık. Hepsi de yoğun ilgi gördü. Etkinliklerimiz epeyce kalabalıktı. Her etkinlikte; bir konuşmacı ve müzik grubu çağırdık. Ubuntu düşüncesine yakın yaşayan kişi ya da gruba plaket verdik. Birlikte yemek yedik, anlattık, sohbet ettik, eğlendik. 
İlk etkinliğimizde, Barış Akademisyenlerine plaket verdik. Onlar “Barış” istediği için işten atılanlardı. Dayanıştık, düşüncelerimizi paylaştık, ubuntuyu konuştuk.
İkinci etkinliğimizde, konuşmacı olarak, Levent Gültekin’i çağırdık. Plaketi çevreci, Aysin ve Ali Büyüknohutçu’nun anısına kızlarına verdik. Aysin ile Ali, Finike’de, mermer ocağını, çevreye verdiği zarardan dolayı dava etmişlerdi, bu nedenle de öldürülmüşlerdi. Ubuntu düşüncesinde yaşayan güzel insanlardı.
Üçüncü etkinliğimizde, Konuşmacımız; Prof. Dr. İhsan Eliaçık’tı. Plaketi Hasan Kızıl’a verdik. Hasan Kızıl, yaralı hayvanlara protez takan ve hayatını onlara adayan bir gençti. Ubuntu düşüncesinde yaşıyordu.

Dördüncü etkinliğimizde; Konuşmacı; İsviçre’den Ali Kızıldağ ve online katılan Devran Gülel’di. İkisi de çevre kirliliği konusunu işlediler. Plaketi de ubuntu felsefesine göre yaşayan, Hasan ve Leyla Kıyafet’e verdik. Onlar yaşamları boyunca, dayanışmayı, eşit paylaşımı, adaleti ve eşitliği savundular ve ona göre yaşadılar.
Beşinci etkinliğimizde konuşmacımız; Felsefeci Nuran Direk’ti. Konusu, barıştı. Toplumsal barışı ve barışın insanlığın var olduğundan beri nasıl geliştiğini ve neler yaşandığını anlattı. Bize her zaman destek olan Konyaaltı Belediye başkanına plaketimizi verdik. 

1 Haziran 2024’te “Sanat Çalıştayı” yaptık. Ressamlar ve heykeltıraş arkadaşları davet ettik. Onlar çalışırken, çocuklar izledi. Özendiklerini, sanatçı olacaklarını söylediler. Sanat insanın içini yıkardı. Sanatsız hayat renksiz, güzellik düşüncesinden uzak ve sönük olurdu. Ubuntu felsefesinde sanat öncelikliydi. Bizde de sanat olmazsa olmazdı. Umarım her yıl sanat çalıştayını kotarabiliriz. 

Çocuklara ubuntuyu anlatmak için ubuntu düşüncesine uygun dört kitap yazdık. Okullara dağıttık. Aynı anda söyleşiler yaparak, çocuklara anlattık. Önemli olan çocukların ubuntuyu benimsemesi diye düşündük. İmecenin unutulduğu, dayanışmanın zayıfladığı, eşit paylaşımın yapılmadığı, adaletin çarpıtıldığı şu zamanda ubuntu imdada yetişsin istedik. Dünyada 8 milyar insanın yaşadığını düşünürsek, günde 15 milyar insanı doyuracak yiyecek üretildiği halde neden saatte bin kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü sorgulamamız gerekir dedik. Eşit paylaşıma, adalete, kadın erkek eşitliğine ivedilikle ihtiyacımızın olduğunu, bunlar olursa insanlığın barışa daha kolay kavuşacağını düşündük. Eşitliğin olduğu yerde kavgaların azalacağına inandık. Herkesin karnı doysun, işi aşı olsun, güvenli yaşama kavuşsun istedik. Her çocuk çağdaş eğitime ulaşsın, mesleği olsun dedik. Bütün bunlar için de ubuntu düşüncesi benimsenmeli diye düşündük. Her koyun kendi bacağından asılır, ya da bana dokunmayan yılan deyimleri yer bulursa, savaşlar artar dedik. Oysa insanlığa yakışanın barış olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoksulluğun, savaşın ve güvensiz yaşamın insanlığa yakışmadığını görüyoruz. Gittikçe insanlığın bencilleştiğini, gemisini kurtaran kaptan sözünün her an yerleştiğini, insanlığı yutarak öne geçen paranın bireyi küçülttüğünü gördük. Bişey yapmalı dedik. Ubuntu diye haykırdık. Doğru olduğuna inandık. Günden güne çoğalıyoruz. Güçleniyoruz. İnsanlığın güçlenmesini yürekten istiyor ve tekrar tekrar ubuntu diyoruz…