Bugün 3 Aralık.
Dünya Engelliler Günü!
Yine hem resmi açıklamalarda hem de sosyal medyada 'hepimiz engelli adayıyız' minvalli ve bolca 'sevgi engel tanımaz' soslu duygusal paylaşımlara maruz kalacağız. Ama bu mesajlar içerisinde engelli hakları içerikli bir şey bulamayacağız.
Örneğin, 2005 yılında çıkarılan engelli hakları yasasından ne kadar geriye düşüldüğünü bulamayacağız bu mesajlarda. Ya da, engelliliğin toplumsal bir sorun olduğunu, engel yaratan olguların insan eli ile üretilen savaş, deprem, vs. olduğunu da bulamayacağız.
Bunları bulamadığımız için de başta engelli hakları olmak üzere engellilerin toplumsal yaşama tam ve eksiksiz katılımının koşullarını konuşamayacağız. 
Engelli haklarının en temel insan hakları arasında olduğunu, 21. yüzyılın ilk insan hakları sözleşmesi olan 'Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin neresinde olduğumuzu da konuşmayacağız.
Bu nedenle aslında engellilik olgusu ve nedenleri üzerinde kafa yormayacağız.
Ne yapacağız peki?
Bir gün bizim de engelli olabileceğimiz paranoyasını, sevgi sosuna bulayarak vicdanımızı rahatlatacağız.
Bunları neden mi yazdım?
Anne babası engelli bir ailenin çocuğuyum. Engellilik, benim yaşamımın bir parçası. Bu koşullar altında bende 'engelli adayı' paranoyası yok. Anne babama duyduğum sevginin de ölçütü olamaz. Bu nedenle de sevgi sosuna ihtiyacım yok.
Sizde de olmasın!