Notlarım arasında buldum bu yazıyı. Tekrar okuduğumda da, yazıyı notlar arasında unutarak haksızlık ettiğimi fark ettim.
4 yıl önce kaleme aldığım bu metini okuyunca, “Demek ki gün yüzüne çıkmak için bugünü bekliyormuş” diye kendi kendime bir meşruiyet sağladım.

Dört yıl öncesinden gelen bu yazı, dilerim bu güzel pazar gününde son cümlesindeki öneriyi de yaşama geçirtir.

Buyurun unutulmuş yazıya…

Ceviz ağacından, iki kanatlı bir kapı. El yapımı. Üzerine, bir çift nar ağacı (hayat ağacı olarak da bilinir), bir çift güvercin (birinin ağzında zeytin dalı) ve bir çift su damlası motifi vardır. Her motifin bir çift olması, iki kanada da ayrı ayrı işlenmesinden kaynaklı. Motifler, kadim Anadolu toprağında bütün kültürlerin ortak motifleri.

Kapıyı yapan usta Mardinli. Bir marangoz. Daha doğrusu, oyma ustası. Bir zamanlar bu topraklarda böyle ustalar vardı. Oğlu ile birlikte yapmışlar bu kapıyı. Her bir santimetre karesinde, motiflerdeki her kıvrımda binlerce yılın biriktirdiği el emeği, göz nuru var. Kapının takıldığı yapı, taş bir köy evi. Yapıda kullanılan taşlar, Ermeni taş ustalarının elinden çıkma. Onlar da aynı kapı gibi. Binlerce yılın hasretini bugünlere taşıyan abideler.

Ustanın oğlu bir gece götürülür ve bir daha dönmez. Usta anlamıştır olanları. Yok saymak, kabul etmemek için atar kendisini Almanya’ya. Orada bir yaşam kurar. 25 yıl boyunca.

Bir gün, gelen bir telefonla, kabuk bağlamış gibi görünen ama alttan alttan sızlayan yara yeniden açılır. Oğlu’nun kemikleri, bir kuyuda bulunmuştur. Türkiye’ye, Mardin’e döner karısı ile ve evlerindeki kapının çalınmış olduğunu fark eder, kapının peşine düşer.

Sinemanın her zaman efsunlu tarafını sevdim. Masalsı, destansı anlatısını. Gerçeği, yalın, çıplak, sert gerçeği destansı bir gerçeküstülüğe taşıyan filmler tercihim oldu hep. Kapıda da bu hissi yaşayınca daha bir anladım, “acıyı bal eylemenin” ne demek olduğunu. “Acılardan ilacın nasıl çıkarıldığını”. Filmin finalinde, kapının bir kanadının oğlunun tabutunun kapağı olduğunu gördüğümde darmadağın oldum. Bildiğimi sandığım gerçekler, masalsı gerçekliğin içinde paramparça olup bambaşka bir şekle büründüler. Belki de bu sefer, gerçekten gerçek oldular. Kim bilir.

Sinemada bazen masalsı gerçekler, sert gerçeklerden daha sert olabiliyor.

Demem o ki; filmin adı, Kapı. Mutlaka izleyin…