Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptali, ardından da gözaltına alınması ve tutuklanması ile başlayan ve bir anda ülkenin dört bir yanına yayılarak patlama dönüşen toplumsal tepki ve gösteriler ile geçen bir iki hafta yaşadık.

Şimdilik, bu toplumsal tepki her ne kadar sönümlenmiş gibi görünse de önümüzdeki dönemin eskisi gibi olmayacağının işaretlerini de verdi bize.

Olayların ilk iki gününe baktığımızda, hepimizin aklına doğal olarak ‘Haziran (Gezi) Ayaklanması’ geldi. Ancak, 19 Mart hareketinde sayısal katılım Gezi kadar olmasa da nitelik olarak Gezi’yi aşan bir nitelik taşıyordu.

Öncelikle, 19 Mart hareketinin Cumhuriyet Mitingleri, ve Haziran (Gezi) Ayaklanması’nın devamı niteliğinde bir hareket olduğu saptamasını yapalım. Bu iki hareketin toplumsal hafızaya yerleştirdiği bütün birikimleri 19 Mart Hareketi bünyesinde taşıyordu. Bir diğer önemli nokta da 19 Mart Hareketi, tarihsel olarak yaslandığı iki olayın derslerini de almış, onları tekrar etmemişti. Bu özellik, 19 Mart Hareketini nitelik olarak öncülü iki hareketin önüne koyuyordu.

19 Mart Hareketinin en önemli kazanımı, ister zayıf ister güçlü politik önderliğin önemini ortaya çıkardı. CHP, bu hareketin politik kurmay merkezi olarak öne çıktı. Ancak bunu söylerken, CHP’nin aldığı kararlarda yığınların taleplerinin merkezde olduğunu, halkın CHP’yi yanına çekme isteği ile CHP’nin bu talebe direnmemesini unutmamamız gerekiyor.

Böylece halkın talepleri, politik bir zemine dönerek bir anlamda siyasal program niteliği kazandı ve CHP halkın taleplerini siyasal programa dönüştüren organ haline geldi.

CHP’nin kanımca çok önemli kazanımlarında birisi budur.

Diğer taraftan, alanlara çıkanlara biraz yakından bakarsak, çoğunluğunun CHP tabanı olmadığını görürüz. En solundan en milliyetçisine kadar toplumun bütün siyasal kimliklerinin alanda yan yana, kol kola olduğunu görüyoruz. Bu fotoğraf, benim gençlik yıllarımda çokça dillendirilen ama bir türlü kavrayamadığımız ‘asgari müşterekler’ ifadesinin ne anlama geldiğini ifade ediyordu. Sosyalistinden milliyetçisine herkesin üzerinde anlaştığını politik talepler ve bu taleplerin ifadesi olan sloganda birleşebiliyorsa, asgari müşterekler başka ne olabilir ki?

Bundan daha önemlisi, CHP bu asgari müştereklerin politik merkezi olarak görülüyor ve bu taleplerin önce dillendirilmesi sonra da uygulanılması için CHP işaret ediliyordu. Böylece 19 mart hareketi CHP’yi kendi siyasal merkezine koyuyor ve onu bir şemsiye gibi gördüğünü anlatıyordu.

CHP adına bir başka çok önemli kazanım da budur.

Bu olguyu, Antalya’dan bir örnekle anlatayım.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Antalya’da yaptığı açık hava basın toplantısında izleyicilerden birisi, Antalya merkez sağının en önemli isimlerinden birisiydi. Merkez sağın bu çok önemli ismin Erken Baş’ı dinlemeye gelmesinin zeminini CHP hazırlamıştı ve bu iki ismin siyasal ortak paydası CHP’ydi.

Son olarak, olayları Antalya’da yaşayan ve başarısız yürütülen süreci yaşadığı için mutsuz olan dostlara.

Evet. Süreç Antalya’da başarısız yürütüldü. Ancak bu başarısızlığın tek bir tarafı yok. Herkesin başarısızlıkta, hacmi kadar katkısı bulunuyor. Ancak sadece Antalya’ya bakarak değil, bütünü görerek bu hareketin coşkusundan kendinizi mahrum etmeyin.

Elbette bu başarısızlığın değerlendirmesi, eleştirisi ve özeleştirisi yapılacaktır. Fakat, ulusalda yaşanan bu büyük coşkunun ve bu coşkunun yaratacağı dönüşümün keyfinden kendinizi mahrum etmeyin.

Ve unutmayın.

Bu keyif aynı zamanda sorumluluk taşıyor.

Bu sorumluluğun ortaya çıkaracağı yeni görevlere hazır olun!