“İnsan sevmeye başladı mı, yaşamaya da başlar.” M.D.Scudery
Öfkeli birini gördüğümüzde haklı olduğunu düşündüğümüz çok olmuştur. Öfkeli insanlardan korktuğumuz, bu durumda olanlara “Asabi” diyerek geçtiğimiz de olmuştur. Ne olursa olsun, böylesi insanlardan genelde uzak dururuz. Onlarla konuşarak sorun çözülmez. Zaten konuşamadıkları için öfkeli değiller midir? 
 Sokaklarda dolaşırken, hepimizin gördüğü öfkeli ya da bıkkın, yorgun insan yüzleri. Gülümseyen bir yüz görebilene aşk olsun. Her şey kötüye giderken, nasıl gülümseyebilelim ki? Yerden göğe haklıyız asık suratlı olmaya. Neye, kime ya da kimlere öfkeli olduğumuzu soran olsa, acaba doğru yanıtı verebilen kaç kişi olurdu? 
Taşıt sürerken, küçük bir hata yapın ya da hata yapanı uyarın da görün, en azından üstünüze saldırırlar. Bazen de can güvenliğiniz tehlikeye girer. Masum bir selam ver de yanıtı duy. “Tanışıyor muyuz?”diyen sert sesi duyarsınız. Bu konuda günlük hayattan binlerce örnek verebilirim. Kısaca toplum olarak çok öfkeliyiz ama neye, kime olduğunu belki de bilerek ya da bilmeyerek saklı tutuyoruz. Ama öfke bu tutulmaz ki! Fazla şişirilen balon gibi küçük bir delik bulunca patlayıverir. Son zamanlarda toplum da bu hale geldi. En masum, en dokunulmaması gereken yere patlayıveriyor. Bu, hayvan, kadın, çocuk, ağaç, orman olabiliyor. Genelde en korunması gereken yerden alıyoruz darbeyi. Oysa öfkemiz onlara değil aslında ama onlar kolay yol, bize zarar veremeyecek bölgeler. Öfkenin gitmesi gereken yerden korkuyoruz. Korku bizi daha da öfkelendiriyor. Taşıyamadığımız zaman en masuma boşaltıveriyoruz.
Hiç tanımadığı bir genç kadına insan neden saldırır? Dünya güzeli çocuklara neden şiddetle yaklaşır? Masum bakışlı hayvanlar ne yapmış olabilir bu öfke yumaklarına? Ya ağaçlar, orman, sürekli insanın hayatını kolaylaştırmaktan başka ne suçu olabilir de cayır cayır yakılır?
Öfkeli insanlar neden günden güne çoğalır? Bir toplum nasıl bu kadar hızla bozulur? Kötüye doğru giden yol neden bu kadar açılır? Bu günlerde Brecht’in sözü dilime pelesenk oldu. “Yoksulluk ahlakı yer,” demişti. Aşık Veysel de ,”Cahil gül olsa da koklama,” diyor. Acaba cahilin eline geçen sınırsız para da ahlakı yemesine neden mi oluyor?
Bütün bunların çözümü yok mu? Belki de çok küçük bir sözcüktür panzehiri: sevgi. Birbirimizi dinlemeye mi başlasak? Sonra da sevmeye. Ne dersiniz başarabilir miyiz? Tekrar gülümseyebilmek için, yol bu mudur? Eğer bu kadar kolaysa neden olmasın?