Yaşadığımız şeyleri, hayatımıza giren insanları, olgunluğa ulaşmak için aldığımız hayat derslerini arayarak mı buluyoruz sizce? Yoksa bulmamız gerekenleri, yani öğrenmemiz, deneyimlememiz gerekenleri mi bizi buluyor? Belki de çocukluk yaşantılarımızın, özlemini duyduğumuz sevgi ve ilginin ya da eksiklerimizin (travma deyip işleri ciddileştirmek istemem) peşinde mi koşuyoruz? Her birine ayrı ayrı yerlerden bakıp, benzer yerlere çıkabildiğim bir kapı var son zamanlarda. Ben olumlamalara bir türlü ikna olamayan biriyim pekte kişisel gelişimci olduğum söylenemez. Yazdıklarım duygulara ve insanlara dair evet, şiddetsiz iletişimden oldukça ilham alırım, psikoloji, beyin yani insana dair inanılmaz bir merakım var. Fakat ikisi bambaşka şeyler, “iyi düşün iyi olsunlar”, “10 adımda 12 adımlar” pek bana göre değil, daha gerçekçi ve kanıtlanabilir şeyleri seviyorum. Yaşadıklarımı analiz edip kendime bakarım, neydi ihtiyacım, neden bunları yaşadım, duygularım neler?

Şimdi benim çekim olarak adlandırdığım yere geliyorum, ihtiyaçlara ve duyguları yorumlamaya.

Baktığımda görüyorum ki ben bir şey aramaktan ziyade bir ihtiyacım için yol alıyorum hayatta, bazen bu yolda frekansı bana uymayan insanlar denk geliyor. Bu durum çok normal çünkü sosyal canlılarız ve havuz çok kalabalık bazı frekanslar birbirine karışınca cızırdamalar başlar bir türlü o istediğiniz parçayı dinleyemezsiniz ya radyoyu kapatırsınız ya da başka kanala geçersiniz. Tekrar baktığımızda ben bunu mu arıyordum diye kendinizi sorgularsınız. Belki evet ama tamamen değil, bazen bulduğumuzu sanırız ya da daha trajik olan, o bulduğumuz şeyi hiç oraya ait olmasa da eksik yere takacağız diye uğraşır dururuz, zaman kaybı.Özetle iyi düşününce de her zaman iyi şeyler olmaz, bizi çerçeveleyen kontrol edemediğimiz bir hayat ve öngöremediğimiz iletişimler var sistemimiz içerisinde, her biri bizim ruhumuzda büyük küçük etkiye sahip. Biz olanı yaşayıp ihtiyacımızı netleştirmezsek, her zamanda istediğimizin bize fayda sağlayacak şey olduğunu sanmayı bırakmadığımız sürece ( burası arzu çünkü ) belli kısır döngülerde hayıflanmaya devam edeceğiz.

Asıl soru şu, gerçekten ne istediğimizi biliyor muyuz?

Bence bir çekim var yaşadığımız olaylarla ilgili bunu etkileyenlerseen başta çocukluk, arzularımız, ihtiyaçlarımızı karşılamak için attığımız adımlar, bulunduğumuz ortamlar, karşılaştığımız insanlara ve olaylara yüklediğimiz anlamlar hepsi bu çekimi destekleyen süreçler. Bazen yaşadığımız deneyimlerden elde ettiğimiz veriler olumsuzsa bizi “ben bunu istemedim neden böyle oldu” sorgulamasına götürüyor.Oysa olumlu deneyimler kadar olumsuz deneyimler de bizi biz yapan şeyler.Şimdi kabule geçelim ve birazda gerçeklerle yüzleşelim her deneyim özeldir ve kişisel bağlamdadır, kimileri için kaderci bir yaklaşım ki ben böyleyim sanırım fakat size uymayan olumsuz koşulları değiştirmekten ve çabasızlıktan bahsetmiyorum. Daha spesifik gerçeklerimizden bahsediyorum doğduğumuz evi seçemememiz, ebeveynlerimizi seçemememiz, yetiştirilme tarzımız, o dönemde karşılanan ve karşılanmayan ihtiyaçlarımız, ne yazık ki yeterince büyümeden müdahale edemiyoruz bunlara ve yaşamımıza çektiklerimizi etkiliyorlar. Diğer mevzu içten içe bazı şeylerin çok da güzel olmayacağını kendimize o kadar söylüyoruz ki o şeyi kötüleştirmek için mutlaka bir sebep buluyoruz. Arayan bulur unutmayın. Belki çok daiçimize sinmediği için bir şeyler bizi dürtüyordur kim bilir. Sonuncusu en kıymetlisi birazcık farkındalık sahibiyseniz hayata, karşı ahkâm kesmeyi bırakmış yola odaklanmaya çalışıyor arada zihninizin oyunlarına kapılan bir yolcuysanız, olumsuz şeyleri de öğrenme yolculuğunuzun kıymetli bir parçası sayıyorsanız, ben böyleyim biraz.Kabule geldiğinizde her ne olursa olsun tatlı bir yerde buluyorsunuz kendinizi, hepsi deneyim hepsi bana dair, bazı öğrenmeler kolay ve keyifli olacak, bazıları zor ve çetrefilli sonucuna ulaşıyorsunuz.Kim ne derse desin yaşadıklarımı ne sadeceben çekiyorum ne de kapılıyorum.Ben payıma düşeni yaşıyorum, sizler de öyle… Şimdi deneyimlerimize bir de böyle bakalım, sevgiler.