8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile gün boyu sürekli paylaşımlar yapılıyor. Bu paylaşımların kimisinde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kimisinde “Dünya Kadınlar Günü” kimisinde de sadece “Kadınlar Günü” olarak adlandırılıyor.
Günün tarihsel kökeni her ne kadar sosyalist düşünceden kaynaklansa da kadın sorunun sınıf mücadelesinden öte bir anlam taşıması ve köklerinin sosyo kültürel olması, 8 Mart’ın toplumun diğer siyasal kesimlerinde de kolaylıkla benimsenmesini sağladı.
Toplumun pek çok kesiminde olduğu gibi (bütün dezavantajlı gruplar) kadın sorununda da temel eksen toplumsal eşitlik mücadelesidir. Bir kadının toplumsal konumu ne olursa olsun kadın olmaktan kaynaklanan temel sorunları vardır ve bunlarla bilinçli olarak mücadele edemese bile bilinçsiz olarak başa çıkmak zorundadır. İş yaşamında eşitsizliğin sınıfsal kökeni yoktur. Tecavüzün sınıfsal kökeni yoktur. Siyasal yaşama katılımdaki eşitsizliğin sınıfsal kökeni yoktur. Barbi bebek muamelesi görmenin sınıfsal kökeni yoktur. Bu liste daha da uzatılabilir. Bütün bu başa çıkma zinciri her kadını doğal olarak ‘emekçi’ konumuna getirir. Zira 19. yy ‘emekçi’ tanımı ile günümüzde gelinen nokta arasında sosyolojik olarak anlamlı farklar vardır ve bu farkı yaratan ana kesimlerden birisi de kadınlardır.
Özetle emekçi olmayan kadın yoktur. Toplumsal konumu ne olursa olsun. Her emekçi kadın olmaz ama her kadın emekçidir.
Günün ismini adlandırma da kadını doğru yere oturtmakla ilgili bir anlayıştır. “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” yerine “Dünya Kadınlar Günü” demek siyasal anlamda kadın hakları mücadelesinin içeriğini zayıflatmak ve 8 Mart’ı toplumsal eşitsizlik içinde konumlandırarak kadın mücadelesini zayıflatmaktır. Tıpkı “hepimiz engelli adayıyız” diyerek 3 Aralık Dünya Engelliler gününün içi boşaltılması gibi. Bu nedenle, “Dünya Kadınlar Günü” değil, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” söylemini kullanmak politik bir tavırdır ve kadınlarla dayanışma buradan başlamalıdır.