Bizim atasözlerimiz sürekli karşıtları ile birlikte var olmuşlardır. Birbirinin zıttı atasözlerinin sayısı hayli kabarıktır.
İşte size bir örnek:
‘Geçmişe rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı’
‘Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer’
Her iki atasözü de mutlaka yaşanmışlıklardan üretilmiştir ve ikisinin de farklı koşullarda geçerliliği vardır.
Ben de bu aralar bu iki atasözü arasında gidip geliyorum. Ama hangisinin diğerine galebe çaldığını bir türlü kestiremiyorum.
Aslında, yapı olarak, ‘geçmişe rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı’ cümlesi bana hep daha yakın gelmiştir. Geçmiş, öğrettiği dersler ve zihinlerde bıraktığı tat ile hoş bir sadâ olarak kalması gereken bir durumdur.
Ancak bu aralar, geçmişin hayali cihana değen bir özlem olduğu duygusundan kendimi kurtaramıyorum.
Günümüzün moda deyimi ile ‘eski Türkiye’yi özlüyorum.
Nasıl özlemeyeyim!
Kullandığımız dil örneğin. TRT spikerlerinin Türkçemizin güzel ve doğru kullanımına gösterdikleri özenin yanında, bugün TV’lerde program yapanların Türkçesini duyunca eski Türkiye’yi özlüyorum.
Ya da, sizin de dikkatinizi çekmiştir. Sokakta artık ne çok argo sözcük kullanılıyor. Artık ‘argo’ ifadesi bile kalmaya başladı. Sinkaflı sözcüklerin geçmediği cümle duyamaz olduk. Üstelik bu sözcükler, ilkokul düzeyinde çocuklara kadar indi.
Oysa, Ankara İlkiz Sokakta geçen çocukluğumda küfür sözcüklerini öğrendiğimizde de, birbirimize fısıltılar halinde söylerdik. Aksi durumda ağzımıza biber sürülmesi işten bile değildi.
İşte günlük yaşamda bunlarla karşılaşma sıklığım arttıkça, eski Türkiye’yi özlemek doğal bir duygulanım haline dönüşüyor.
Bunları neden mi anlattım?
Size bir okul müdüründen bahsedeceğim.
Dün Gazete Grafiti İnternet haber sitesinde, ‘okul müdürüne suç duyurusu’ başlıklı bir haber vardı.
Konyaaltı Anadolu Lisesi Müdürünün, mezuniyet fotoğrafı için okula etekle gelen kız öğrencilere yaptığı mobbing haberin konusuydu.
Bu müdür, çekim için etekle gelen öğrencileri toplamış, kendince ‘ahlak’ dersi vermiş, bu ‘ahlak’ dersini almayanları da üniversitede iyi bir yer kazansalar bile devamsızlıktan bırakarak mezun etmeyeceği tehdidini savurmuştu.
Sonrasında da sınıflarda saatlerce alıkonan bu öğrenciler, tuvalete ancak cübbe giyerek gidebilecekleri söylenmişti.
Özetle, proje okullarında kadro dışı bırakılarak açığa alınan öğretmenlerine sahip çıkma bilincine sahip bu gençlere ayar vermeye kalkmıştı.
Olay burada bitse iyi.
Konunun basına yansıması üzerine aynı müdür akşam saatlerinde sosyal medyasından bir paylaşım yaptı ve o paylaşımda dedi ki; “BENİMLE UĞRAŞMAK ISIRGAN OTU İLE G*T SİLMEYE BENZER”. Cümle, müdürün paylaşımında büyük harflerle yazıldığı için ben de öyle aldım.
Ortaokul düzeyinde ergen atışmasından öte bir nitelik taşımayan bu cümleyi kuran, üstelik, bir Anadolu Lisesi Müdürü.
İnsanın aklına ister istemez Hababam Sınıfı’nın efsane müdürü, Kel Mahmut geliyor.
Bir Kel Mahmut’a bakıyoruz, bir de bu müdüre.
Şimdi siz söyleyin.
Bu durumda, ‘geçmiş zaman olur ki; hayali cihana değer’ denmez de ne denir.