Tekirdağ Anadolu Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi 3. Sınıf öğrencisi Burak Oğraş, Antalya’daki Rixos Lares Oteli’nin personel lojmanı olan Family Pansiyon’un boş havuzunda 9 Eylül 2011 tarihinde ölü olarak bulundu.

Burak Oğraş, 5 aylık stajı için Antalya’daydı ve stajının bitmesine 15 gün kalmıştı.

Oğraş’ın cenazesinin bulunması üzerine olay yerine gelen savcı Rafet Zeybek dosyayı ‘şüpheli ölüm’ olarak ilgili savcıya gönderdi. Bunun üzerine Burak Oğraş’ın ölümü ile ilgili soruşturma başlatıldı.

Savcı Ümit Yaşar Özdemir tarafından yürütülen soruşturmada bir ilerleme kaydedilemedi. Ancak, baba Murat Oğraş’ın çabaları ile 6 zanlı tespit edildi. Ümit Yaşar Özdemir’in emekli olmasının ardından dosya Savcı Haki Çeliker’e geçti.

Dosya yine uykuya yatırıldı ve Burak Oğraş’ın ‘intihar’ ettiği öne sürülerek dosya ile ilgili takipsizlik kararı verildi.

Fakat, olayla ilgili Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görevlendirdiği Ulusal Kriminal Büro ise, ifadelerdeki çelişkilerden, olay günü yaşananlardan yola çıkarak, Burak'ın önce dövüldüğünü, sonra çatıdan atıldığını savundu. Ulusal Kriminal Büro'nun raporunda, "Burak ya tammüden veya taksir sonucu düşmeden darbelenmiş, ölmüştür. Burak intihar etmemiş, başkası tarafından bir şekilde aşağı düşürülmüştür. Famili Pansiyon adlı lojmanda kalanlardan bazı kimselerin bu olayla ilgili birinci dereceden mutlaka alakaları ya da bilgileri olmadır" denildi.

Bütün bunlara rağmen baba Murat Oğraş, adalet arayışından vazgeçmedi ve dosyanın peşini kovalamaya devam etti.

Baba Oğraş’ın çabaları sonucunda Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, Nisan 2014 tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 6 Mart 2015 tarihinde, Burak Oğraş cinayetinde şüpheli olan 6 kişiden ikisi ile ilgili verilen takipsizlik kararı kaldırıldı.

Murat Oğraş, diğer dört kişi hakkında verilen takipsizlik kararının da kaldırılması için de Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulundu.

Peki, nasıl olur da bir cinayet 14 yıldır çözülmez?

Ülkemizin faili meçhul karnesine baktığımızda bu soru çok yersiz duruyor, biliyorum.

Olayın geri planına ve sonrasındaki ilişkileri incelediğimizde, neden dosyanın çözülmediği ve adaletin sağlanamadığının da izlerini görüyoruz.

Burak Oğraş’ın ölümünün gerçekleştiği yer, Rixos Oteli personel lojmanı olarak kullanılan bir bina.

Rixos Otel de Fettah Tamince’ye ait.

Lüks otelin sahibi Fettah Tamince, birçok FETÖ soruşturmasında adı geçmiş ancak beraat etmişti. Baba Murat Oğraş’ın iddiasına göre FETÖ ile ilişkiler kullanılarak cinayet örtbas edildi. Dönemin Antalya Asayiş Şube Müdürü Nurullah Güler ve dosyaya bakan Cinayet Büro Amiri Turan Deniz FETÖ’den ihraç ve tutuklu. Dönemin Antalya İl Emniyet Müdürü Ali Yılmaz ise Burak’ın ölümünden 1 yıl sonra bu otelde üst düzey yönetici oldu.

Baba Murat Oğraş, dosyaya bakan Savcı Haki Çeliker’in kendisine “Polise yazılı ve sözlü olarak verdiğim talimatların hiçbirini yaptıramıyorum” dediğini, dönemin Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) bildirdiğini söylüyor.

Yine Murat Oğraş, oğlunun taziyesi sırasında Tamince’nin avukatlarının taziye evine geldiğini ve kendilerine para teklif ettiklerini ve reddettiğini aktardıktan sonra da Fettah Tamince’nin kendisi ile yüzyüze görüştüğünü ve aynı ahlaksız teklifin farklı bir biçimde tekrarlandığını ifade ediyor.

Biliyorum uzun oldu.

Ama dosyanın toplamına baktığımızda yazdıklarım kısa bile sayılabilir.

Bugün en çok konuştuğumuz konu adalet. Çoğunlukla da hükümet kaynaklı siyasiler, gazeteciler, sanatçılar üzerindeki baskı gündemimizde. Bu baskı, diktatörlük bulutlarının ülkemizin üzerinde gezdiği bu günlerde siyasal iklim içerisinde yaşanabilecek durumlar.

Ama Burak Oğraş dosyası gibi kamu vicdanını yaralayan olaylarda da bir takım bulutlar ortalıkta geziyor ve ortalığı sis perdesi kaplıyorsa, adaletin yerine getirilmesi bir takım güç odakları tarafından engelleniyorsa;

Yazık bize, eyvah bize vah bize!