Covid 19 virüsünün herkese eve tıktığı zorlu günlerdeyiz. Şu ana kadar salgının dünyada 18 bin kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor. Son 3 haftadır başka bir şey konuşmuyoruz çünkü en temel içgüdümüze uyuyoruz, sağ kalmak…

Olayları çok basite indirgeyerek ve olabildiği kadar siyasi ayrıntılara girmeyerek değişen dünyaya ilişkin bir özet çıkarmaya çalıştım.

KAPİTALiZM

İçinde yaşadığımız sistemin adı kapitalizmdir. Yani sermayecilik. Bir işe girişimci bir sermaye koyar ve bu sermayesini kâr elde ederek büyütmeye çalışır. Günümüzde modern devletler de bu sermaye sisteminin devamı için örgütlenmişlerdir. Her devlet aynı değildir elbette ama bu ayrıntıya girmeyeceğiz.

Sermayedarın giriştiği işten kâr elde edebilmesi için, o üretilen iş ya da malda bir artı değerin olması gerekir. Yani o malı üretebilmek için sermaye+hammadde ve işçinin emek/zamanından oluşmuş bir artı değer. Üretilen mallar tüketiciye sunulacak, artı değer kâr olarak sermayedara kalacaktır. Büyüyen sermaye önce ülkesinde tekelleşecek, ulusal pazarı bitirince, uluslararası pazara çıkacaktır. Bu pazarda şirketler rekabet altında paylarını büyütürler. Bu pazarın da sınırları vardır(küreselleşme çağı) ve pazar eninde sonunda doygunluğa erişince kriz başlar. Krizin çözülmesi için başka bir dünya bulunup oraya mal ihracı yapılmalıdır. Bu da mümkün değildir. Küresel dünyada şu anda finans oligarşisinin elinde müthiş sermaye birikmiştir. Finansal sistem, bu parayı kârlı şekilde yatıracak durmadan yeni alanlar, yeni pazarlar aramaktadır.

DOĞAL KAYNAKLAR

Sermaye kendisini büyütürken, sadece işçiler üzerinden artı emek (sömürü) gerçekleştirmez. Aynı zamanda doğal kaynakları da sömürür. 200 yıl önce doğal kaynakların bitimsiz olduğu tezi, zamanla terkedilmiştir. Hammadde olarak kullanılan yeraltı ve yerüstü kaynakları sınırlı olduğundan sermaye şirketleri ve bağlaşık devletleri önce o hammaddeyi ele geçirme savaşı verir. (20.yy da 2 dünya savaşı da hem hammadde hem pazar savaşıdır) Ardından ele geçirdiği kaynakları olabildiğince sömürür. Son 300 yılda tüm Afrika kıtası, önce insanı(kölelik dönemi) sonra ormanı, sonra altın elmas ve petrol (kobalt, koltan vb) rezervleri için yağmalanmıştır.

Su toprak ve hava, en önemli yaşam ve aynı zamanda hammadde kaynaklarıdır. Her sermaye girişimi az ya da çok bu kaynakları kirletir. Dünyanın akciğerleri sayılan Amazon ormanlarında, daha fazla tarım ve hayvancılık endüstrisi için her yıl İstanbul yüzölçümünün birbuçuk katı bir alan kesilerek yok edilmektedir. Başka bir oksijen kaynağı okyanuslarda canlı türleri azalmakta, kirlilik artmaktadır. Son 50 yılda yeryüzünde biyolojik çeşitlilik azalmaktadır.

Ekonomik döngünün çok önemli bir boyutu da enerji kullanımıdır. Üretilen her mal bir enerji harcamaktadır. Bu enerjinin çoğu şimdiye kadar fosil yakıtlardan gelmiştir. Fosil yakıtları çıkarmak için yeryüzü delik deşik edilirken, enerji kullanımı sonucunda da ortaya çıkan karbon salınımı, atmosferde sera etkisi yaratmakta, hem havayı kirletmekte hem de küresel ısınmayı artırmaktadır. Bilim adamları son 120 yıl içinde yeryüzünün 1 derece ısındığını önümüzdeki 30 yıl içinde de 1,5 derece daha ısınma tehlikesi olduğunu bildirmektedirler. Bunun sonucu 850 milyon insan açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır, canlı türleri ise yok olma riskiyle…

Küresel ısınma sonucu kutuplar hızla erimektedir. Bazı araştırmalar, kutupların altında biriken metan gazının açığa çıkacağı, ve milyonlarca yıl önce kutuplarda sıkışmış ve donmuş tanımadığımız bakteri ve virüslerinde ortaya çıkabileceği endişesini ortaya koymaktadır.

Yani, yaşadığımız sistem ve içinde bulunduğumuz tüketim kültürü dünyayı hastalandırmış ve onun ateşini yükseltmiştir. Hemen önlemler alınmaz ise dünyanın ateşi giderek artacak ve tüm yerküredeki yaşam, bildiğimiz şekilde devam edemeyecektir.

Coronavirüs bunun bir habercisidir.