56. Altın Portakal’ın yönetmeni, yanında Başkan Danışmanı olduğunu iddia eden (ancak işittiğimiz kadarıyla pozisyonu yalanlanan!) şahısla birlikte İstanbul’da sektör temsilcileriyle birlikte bir toplantı düzenliyor. Kendisine Modern Zamanlar Sinema Topluluğunun haklı eleştirileri sorulduğunda, tutumum(uz)un kişisel olduğunu, festivalde görev alamadığım(ız), yönetimden iş isteyip talebim(iz) yerine getirilmediği için tepki gösterdiğim(iz)i söylüyor.
Sayın yönetmen Antalya ve Altın Portakal tarihinde ilk kez böylesi bir görev aldığı için kimi durumlardan, tarihsel süreç içinde takındığımız tutumlardan habersiz olabilir; hayata ya da olgulara “kişi, kendisi nasılsa çevresini de öyle bilir” deyişine uygun biçimde bakma alışkanlığı da bulunabilir; bunlar anlaşılır şeyler. Bize düşen görev, kafasında oluştuğunu varsaydığımız boşlukları doldurmaktır.
Derdimiz Ne İş ve Ne de Para!
Bu satırların yazarının bir işi bulunmaktadır. Kendisi Antalya’nın en saygın kurumlarından birinde, yıllardan bu yana sanat eğitimcisi olarak görev yapmaktadır. Her yıl, kent içinde ya da ulusal düzeyde katıldığı sinema etkinlikleri dışında sergilere, sanat tarihi seminerlerine, grafik tasarım çalışmalarına imza atmaktadır. Halinden ziyadesiyle mesut ve bahtiyardır.
Festival, bu satırların yazarının çocukluğudur. Sayın yönetmen, belki bilir, belki bilmez: Onat Kutlar’ın deyişiyle bir “halk şenliği” olan Altın Portakal’ın 70’li yılları sadece bir sinema etkinliği değildir. Aziz Nesin’li ve Fakir Baykurt’lu şiir gecelerinden, , mahallelerde, römorkların üzerinde sergilenen tiyatro etkinliklerine, apartman çatılarında düzenlenen konserlerden vatandaşla iç içe yapılan (ve muhtemelen plastik sanatlara yönelmesine neden olan) resim-heykellere…
O yazar, hayata, çocukluğunun o en güzel yıllarını, döneminin gizli kahramanlarından dinleyip kaleme alma fırsatını sunduğu için her daim minnettar olmuştur. Burasını algılamak sayın yönetmen için biraz güç olabilir: Üzerinde imzamın bulunduğu Altın Portakal’ın Öyküsü kitabı ve diğer eserler, festival tarihine ilişkin hazırladığım sergiler, düzenlediğim söyleşiler, belgesel ve etkinlikler için kaleme aldığım metinler gönüllülük temelinde ve kocaman yazarak söylemek gerekirse ÜCRETSİZ yapılmıştır!
Ne dün ne de yarın için söylüyoruz bunu: Derdimiz hiçbir zaman ne iş ne de para olmuştur sayın yönetmen ve “biraz az konuşsak danışman yapılacağımızı ima edenler”; bilmem anlatabildik mi?
Don Kişot’a Selam Olsun!
Modern Zamanlar Dergisi’nin ilk sayısı, bundan 12 yıl önce, 2007’nin 22 Temmuz’unda yayınlanmıştır. Son dört yılımızı saymazsak, bugüne kadar yayınlanan 48 sayının önemli bir bölümü, dergi çevresini oluşturan yazar, çizer, eğitimci ve akademisyenlerin kişisel çabalarıyla sinema çevreleriyle buluşmuştur. Taksiye verecek parası kalmadığı için matbaadan borç alarak taksi tutan, dağıtım için kargo görevlilerine yalvar yakan olan koca koca adamları gözünüzün önüne getirmek zor olabilir sizin için. Ama ne yapalım; rehberimiz, “ne kadar para o kadar köfte” diyenler değil, bir hayalin peşinde koşan Don Kişotlar olunca, bu manzaralar kaçınılmaz oluyor!
Uzun lafın kısası, kentle ve Altın Portakal’la bağımız, ima edildiği anlamıyla değil, gerçekten de “duygusaldır!”. Bugün kentin sinema belleği olmayı başarmışsak; sözgelimi “atanan” danışmanlarınızla ilgili gerçekleri bir çırpıda, belgeleriyle ortaya koyuyorsak, bu, “yolcu değil hancı”; moda deyişiyle “mekânın sahibi” oluşumuzdan kaynaklanmaktadır.
Yolcu Değil Hancı!
Yazık ki yerimiz kalmadı; oysa size sansür yıllarında kentte attığımız adımlardan, düzenlenen etkinliklerden, Veysel Atayman ve Rekin Teksoy’dan miras kalan tarihi sorumluluğumuzdan söz edecektik; başka sefere artık.
Kısacası dönemler değişir, eğilimler değişir, yöneticiler değişir; ama içimizdeki Antalya ve Altın Portakal sevgisi değişmez. Tıpkı içinde Antalya’nın bulunmadığı bir festivalin tarihe nasıl geçeceği gerçeğinin değişmeyeceği gibi. Bu yazı, işte bu gerçeği anlamanıza katkı sağladıysa ne mutlu bize sayın yönetmen.