İzliyorsunuzdur. CHP’de, ulusal düzeyde çarşı Pazar fena karışık. Bir tarafta ‘değişim’ adı altında İmamoğlucular, diğer tarafta ‘yenilenme’ adı ile Kılıçdaroğlucular. Bu ikili, ilk defa Belediye Başkanları ve Parti Meclisi toplantısında karşı karşıya geldiler. Biz de bu ayrışmanın somut durumunu görme imkanını yakaladık.
Ulusalda bu kadar ortalık birbirine girmişken, Antalya’daki sessizlik sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Üstelik kongreler sürecindeyken. Adı üstünde. Kongre, parti politikalarının belirlendiği, yol haritalarının çizildiği yerlerdir. Aslında tam da bu tartışmaların en temelinden yapılabilecek bir ortam varken, kimseden çıt çıkmıyor.
Seçimlerde oy kullanan seçmenler, hangi saiklerle listelere oy veriyorlar? Tek bir saik var. Kimin adamı olduğu. Birisinin hazırladığı listeye oy atıyorlar da, destekledikleri aday bu tartışmaların neresinde duruyor, belli değil. Çünkü o aday çıkıp da, parti genelinde tartışılan konularla ilgili ne düşünüyor, bilinmiyor.
İl Başkanlığı bambaşka bir havada. Nuri Cengiz İl Başkan adayı, ama ortada yok. İl sekreteri, oy kullanmak için gerçekleştirdiği adres değişikliğini Genel Merkeze ulaştırmadığı için, seçildiği delegeliği sisteme işleyemiyor. Seçimden sonra yönetim kurulu toplantısı yapılmadı ama Genel Merkeze seçim değerlendirme raporu gönderildi. Kısacası, CHP Antalya İl Yönetimini ara ki bulasın.
Belediye Başkanlarına gelince. Hiçbirisi değişim tartışmasında topa girmiş değil. Semih Esen hariç. Semih Esen, bugün yaptığı basın toplantısında gelen soru üzerine, CHP’de 2010 yılından bugüne bir değişim yaşandığını, kendisinin de bu değişimin bir ürünü olduğunu belirttikten sonra, “değişimden bunu anlıyorsanız varım ve bir parçasıyım. Yok, değişimden lider değişimini anlıyorsanız, orada yokum” diyerek tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Muhittin Böcek, Ümit Uysal ve diğer belediye başkanlarından henüz bir değerlendirme yok. Üstelik, cumartesi (22 Temmuz) günü belediye başkanları toplantısı olmasına rağmen, ne düşünüyorlar bilemiyoruz.
Oysa aynı isimler, kapalı kapılar ardında, dost meclislerinde bu konuda düşüncelerini açıklıyorlar. Bu kapalı kapılar ardında yapılan açıklamalara bakacak olursanız, Antalya’da Ekrem İmamoğlu’nun kullandığı “değişim” sözcüğünün taraftarı yok. CHP Antalya, İl örgütü, belediye başkanları ile birlikte genel merkezin arkasına hizalanmış durumda. Tabi bu durum, Büyük Kurultay yaklaşıp da güçler dengesi net olarak ortaya çıktıkça değişir mi, orasını hep beraber göreceğiz.
Aslında, CHP Antalya siyasetsizliğinin geri planında, Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığı döneminden kalma alışkanlıklar devam ediyor. Deniz Baykal genel başkan olduğu için Antalya ağırlıklı olarak genel merkez politikaları ile paralel hareket ederdi. Deniz Baykal genel başkanlığı bıraktıktan sonra, deyim yerinde ise CHP Antalya kıblesini kaybetti. Sonrasında da, ‘denge’ adı altında, ne şiş yansın ne kebap politikası galebe çaldı. Koşulların normal seyrettiği durumlarda denge bir nebze işe yarardı. Ama, bugün olduğu gibi, koşulların normalden farklı seyrettiği durumlarda denge, siyasetsizlik anlamına gelecektir ve bir siyasetçinin başına gelebilecek en kötü şey, siyasetsizliktir. Çünkü süreci yönetme gücünü terk edip, gücün rüzgarına kapılma gibi sonu omurgasızlık ile bitecek bir süreci tetikler ve CHP Antalya, bu sessizlik devam ettiği sürece hızla bu çizgiye doğru yuvarlanıyor.