Uzun süren pandemi sürecinin de gösterdiği gibi, Türkiye gibi üretici ülkelerin tek vazgeçilmez sektörleri tarım.

Turizm olmadan yaşayabildiğimizi anladık, eğitime ara vererek durumu idare edebildiğimizi gördük, diğer birçok sektörü de bir süre dondurabileceğini tecrübe ettik.

Ancak sağlık ve tarım sektörleri sağlıklı olmayan ülkelerin ayakta kalmalarının mümkün olamayacağını da çok iyi anladık.

Bir turizm kenti olan Antalya’da tüm oteller kapalı kaldı, 2020 sezonu feda edildi. Binlerce, belki yüzbinlerce insan işsiz kaldı. Ancak bunun telafisi zor da olsa yapılabildi. Salgının en yoğun olduğu dönemlerde bile tarım işçileri, üreticiler, tüccarlar yasaklardan muaf tutuldu.

Yaşanan sıkıntılı süreç, iki sektörü kahraman yaptı: Sağlık ve tarım.

Bu süreçte tarım sektörünün olumlu ve olumsuz yönlerini de gözlemleme şansımız oldu. Sektörün kahramanları olan çiftçilerin her geçen yıl artan sorunları ile bir kez daha yüzleştik. Tarım hammaddelerinin ithalata dayalı olması, dolayısıyla döviz fiyatlarına endeksli bir tarım sektörüne sahip olmanın dezavantajları ile yüzleştik.

Sebze ve meyvede, üreticinin kullandığı tohum, fide, gübre, mazot, ilaç gibi aklınıza gelen her ürün ithalata dayanıyor.

Hayvan yetiştiren bir çiftçi ise damızlık hayvan, yem, ilaç, saman ve hatta çoban dahi ithal edilir duruma geldi.

Her kulvarda yerli ve milli olmaya çalıştığımız bir süreçte, en hayati sektörde bu kadar dışarıya bağımlı olmak, çok acı bir tablo olarak karşımızda duruyor.

Üreticinin para kazanamadığı tarımsal ürünleri, tüketicinin de çok pahalı olduğu için satın alamadığını, sektörde para kazanan tek kesimin aradaki tüccarlar olduğunu yaşadık.

Antalya Toptancı Hali’nde 1 TL’ye satılan bir sebzeyi, Hal’in hemen 300 metre ilerisindeki AVM’den 6 TL’ye aldığımızı, aradaki 5 TL’yi bu işin sadece ticaretini yapan insanların kazandığını daha iyi anladık.

Devletin sektör için verdiği teşviklerin, doğru kişilere gitmediği, çiftçinin bu teşviklerden daha verimli şekilde yararlanması gerektiğini daha iyi anladık.

Dünya’daki en pahalı değer, tecrübeymiş.

Yıllardır tarım sektörünün bileşenlerinin dile getirdiği sorunları ve çözüm önerilerini, geride bıraktığımız 3-4 aylık süreçte yaşayarak görmüş olduk. Antalya Ticaret Borsası’nın her ay yapılan meclis toplantısında, Başkan Ali Çandır yıllardır bu sorunları dile getirip çözüm önerilerini sıraladı.

Sektör ile ilgili yapılan her toplantıda, hem sahada çalışan çiftçiler ve ziraat mühendisleri, hem üniversitedeki akademisyenler, hem de bu kulvarda istihdam sağlayan işinsanlarının dillendirdiği sorunları yaşayarak tecrübe ettik.

Geçtiğimiz yıl çok gündemde olan Tarım Şurası ile ilgili beklentiler henüz karşılık bulmadı. Tarım üzerine kafa yoran, sektörün ilerlemişini isteyen insanların, sözde değil, gerçek anlamda bir Tarım Şurası düzenleyerek, Tarım Master Planı hazırlaması gerekiyor.

Çünkü ülkelerin ve dünyanın nüfusu sürekli artıyor, ekilip-dikilen alanlar da sürekli azalıyor.

Türkiye gibi insanı çok çalışan, toprağı bereketli, suyu henüz tüketilmemiş ülkeler, bu dönüşüm sürecine uyum sağlayabilirse yerli ve milli değerleri ile Dünya’da söz sahibi olabilir.