Cumhuriyet Halk Partisi önceki dönem Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlaması ile 11 yıla kadar hapis ve siyasi yasak istenen duruşması, dün Ankara’da görüldü.
Dava, Kılıçdaroğlu’nun kendisinin davaya katılacağını açıklaması ve ‘safları sıklaştırın’ çağrısı ile bir anda toplumsal bir boyut kazandı.
Gerek Kılıçdaroğlu’nun çağrısı gerekse parti içi tartışmalar nedeni ile dün, Ankara’da davanın görüldüğü Adliye Binası önü, bir anda miting alanına dönüştü. Bu kalabalık içerisinde Kılıçdaroğlu, duruşma salonuna ulaşmakta zorlandı.
Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor.
Dün Ankara Adliyesi önünde toplanan kalabalık örgütlü bir şekilde değil, kendiliğinden orada olan kişilerden oluşuyordu. Günümüzün moda deyimi ile, ‘organik’ bir topluluk adliye önündeydi. Topluluk dediğime bakmayın. Binlerle ifade edilebilecek bir kalabalık vardı.
Duruşma salonuna baktığımızda da, bir yanda katledilen Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in karısı Ayşe Ateş varken, diğer yanda da yine katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin karısı Türkan Elçi bulunuyordu. Bu fotoğraf, Kılıçdaroğlu’nun dayandığı tabanın sembolik göstergesiydi. Aynı zamanda bu fotoğraf, Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ politikasının karşılığıydı ve bu politika dün Kemal Kılıçdaroğlu’na vefasını gösteriyordu.
Yukarıda ifade ettiğim ‘organik’ sözcüğü, salondaki siyasal bileşimin toplumsal izdüşümüydü aslında. Toplanan insanları sadece CHP paydası altında görmek, Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ politikasına haksızlık olacaktır. Yine kalabalık, helalleşme mayasının tuttuğunun göstergesiydi. ‘Neden bu maya iktidara yetmedi’ sorusu, başka bir tartışma konusudur.
Diğer yandan, basında yer alan rakamlara göre 81 milletvekili davaya gelmişti. Kılıçdaroğlu’nun yaklaşık 60 dolayında vekil tarafından desteklendiği biliniyor. Geri kalan milletvekillerinin ne kadarının eski genel başkana destek ne kadarının parti içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu yanında konumlandığı konusunda elimizde bir veri var. Fazladan gelen milletvekillerinin parti içi siyasette Kemal Kılıçdaroğlu yanında konumlandığı cümlesi elbette kurulamaz ama tersinden eski genel başkana destek cümlesi de yetersiz kalacaktır. Kurulabilecek tek cümle, ‘Kılıçdaroğlu, gücünü korudu’ tespiti olacaktır.
Gelelim Antalya’ya
Antalya’nın beş vekilinin dördü; Aliye Coşar, Cavit Arı, Mustafa Erdem ve Sururi Çorabatır adliyedeki yerlerini almışlardı. Beşinci vekil Aykut Kaya ise TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda nöbetçi olduğu ve konuşması olduğu için katılamamıştı.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal belediye başkanı olarak, Konyaaltı önceki dönem Belediye Başkanı Semih Esen de cübbesi ile avukat olarak salonda yerlerini almışlardı. Dışarıda da hatırı sayılır bir Antalya kitlesi kalabalığın içindeydi. Antalya’dan dava için otobüs kaldırıldı örneğin. Arabası ile katılanlar da vardı.
Antalya demişken, şu notu da düşmekte fayda var.
Antalya katılımını bu gözle okumakta fayda var. Büyük Kurultay’da ‘Değişim’ yanlısı olan delegelerin hatırı sayılır bir kısmı, bu düşüncelerinden vazgeçmiş durumdalar. Vazgeçmeyenler, çeşitli nedenlerle genel merkez ile bağlarını koparmayan isimler. Antalya’dan sağlanan katılımın altında bu neden değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçim sonrasında yaşananlardan ötürü ‘helalleşme’ tabanında iade-i itibarını geri aldı ve bir kez daha ‘tarihe düştüğü notlarla’ kendisini tarihe yazdırdı.