24 Ocak 1993.

Uğur Mumcu’nun katledildiği haberi tüm yurtta derin bir üzüntü yaratmış durumda. Ülkenin aydınlık, ilerici, devrimci insanları tarifsiz bir acı içerisinde.

İzmir’de bir aile.

Eşler, çaresizliğin verdiği acı ile birbirlerine bakıyorlar. Bakışlarda aynı soru var: “Bir şeyler yapmalıyız, ama ne?”

Sonunda, her zaman sığınakları, son kaleleri olan Mustafa Kemal’e gitmeye karar veriyorlar. “Bari” diyorlar, “Atatürkümüze gidelim, ona sığınalım. Uğur Mumcu’nun acısını Mustafa Kemalimizle birlikte yaşayalım.”

İzmir Atatürk Anıtı’na doğru yola koyuluyorlar.

Anıta vardıklarında, uzaktan anıtın önünde oturan bir aile görüyorlar. Belli ki, bir başkası da acısını Atatürk’e sığınarak gidermek istemiş.

İşte, Atatürk’e sığınarak gidermek isteyen aile Güzel ailesidir. Bugün Akşehir’de mütevazi bir yaşam süren şair, yazar ve fotoğrafçı Muhammet Güzel ve ailesi.

Muhammet Güzel’in Atatürk Anıtı’na gittiğinde, Atatürk Anıtı’nın altında oturan da Suavi ve ailesidir.

Hani bugün CHP’li Seydişehir Belediyesi’nin, MHP ve AKP’den korkarak konserini yasakladığı Suavi.

‘Korkarak’ ifadesini bilerek kullandım. Çünkü, CHP’li Seydişehir Belediyesi ve bu belediyenin CHP’li başkanı, Suavi konserinin iptal edildiğini açıklamaya bile cesareti olmadığı için, Ülkü Ocakları Seydişehir İlçe Başkanı sanki bir zafer kazanmış eda ile konseri iptal ettirdiğini duyuruyor.  Açıklamasında da “"İlçemizde 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinlikleri kapsamında yapılması planlanan Suavi konserinin milli hassasiyetlerimize uymadığı gerekçesiyle Seydişehir Belediye Başkanlığı'yla birtakım görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmeler sonucunda Seydişehir Belediyesi tarafından konser iptal edilip, milli vicdandaki açılan yara büyümeden kapanmıştır" diyor.

Ardından da, CHP’li belediye başkanı, “Hassasiyet taşıyan bir bölge, olay çıkabilirdi” açıklamasını yapıyor.

Anlaşılan o ki; CHP’li belediye başkanına ‘hassasiyet’in ne olduğunu Ülkü Ocakları öğretmiş. Öyle ya, bu konser planlaması yapılıp da Suavi’nin konser vermesi düşünülürken bu hassasiyetler görülememiş. Aynı şekilde, ‘toplumsal infial’in de ne olduğunu yine Ülkü Ocakları öğretmiş CHP’li belediye başkanına. Bundan şu sonuç çıkıyor. Ülkü Ocakları tehdit etmiş, başkan da korkmuş.

Bu belediye başkanına hatırlatmak lazım.

Başkan, sen yedi düvelden korkmayan bir partinin belediye başkanısın!

Sen İstiklal Marşı’nın “Korkma” diye başladığı bir ülkede bir belediye başkanısın!

Korkmadığı için katledilen Uğur Mumcu’nun acısını Atatürk ile paylaşan bir Suavi’nin konserini korkarak iptal ettikten sonra nasıl “ben CHP’li belediye başkanıyım” diyebileceksin!

İstiklal Marşı’mızı okurken, “Korkma” sözcüğünü nasıl ağzına alacaksın!

AKP iktidarının yarattığı korku iklimi bu belediye başkanını teslim almışken, bu ve benzeri başkanlardan nasıl sosyal demokrat belediyecilik bekleyeceğiz?

Nasıl kültür, sanat alanında gelişmeler isteyeceğiz?

İktidarın kültüre bakışını ve sanat anlayışını biliyoruz.

Nazım çok güzel özetliyor bunu:

“sana düşman, bana düşman,

düşünen insana düşman,”

Büyük ustanın bu dizelerine, biz de şunu ekleyelim:

Onlar ki sanata düşman!

Ve son bir kez, belki faydası olur, Seydişehir’in CHP’li belediye başkanına büyük harflerle seslenelim:

KORKMA!