İçimiz Bolu Kartalkaya’daki otel yangını ile dağlanmışken, bir de karşımıza Ayşe Barım soruşturmasının Gezi Davası’na bağlanması çıktı.
Dün sabah saatlerinde haberlerde bazı sinema ve dizi oyuncularının ifadelerinin alınacağı bilgisi geldi. Ardından da bu isimlerin ‘şüpheli’ sıfatı ile gözaltına alındıkları. Bazı oyuncular adliyeye ‘mevcutlu’ yani polis zoru ile getirildikleri, bu haberin tuzu biberiydi.
Ayşe Barım olayı yaklaşık bir aydır bir magazin haberi konumundaydı. Menajer Ayşe Barım, sektöründe tekel olmuş, istediğinin önünü açmış, istediğinin canına ot tıkamıştı.
Fakat dün sabah bir gördük ki, aslında olay magazin ve tekel oluşturma değil meğer Gezi Davası’ymış.
Elbette bu olayın, Kartalkaya yangınını gündemden düşürme tarafı var. Ama daha önemli iki boyutu var.
Birincisi ekonomik.
Türk dizi sektörü, bugün dünya pazarında çok ciddi paya sahip. 500 – 600 milyon dolarlardan bahsediliyor bu alanda. Yani dizi sektörü, Türkiye’nin en önemli ihraç kalemlerinden birisi haline gelmiş durumda.
Fakat, bu pastadan, sektörün AKP tarafında olan kesimi istediği payı alamıyor, çünkü o standartta üretim gerçekleştiremiyor. Örneğin TRT’nin çuval çuval para harcayarak ve gerçekleri ters yüz ederek yaptığı tarihi diziler, yurtdışında istenen verimi elde edemiyor.
E, işin içinde para olur da, AKP cenahı dışarıda durur mu?
Bildikleri tek yöntem, ellerindeki güçle rakipleri bitirme bitirmek ve dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar.
İkincisi ve çok daha önemlisi ise hegemonik.
‘Hegemonya’ sözcüğü, bir sistem içerisindeki yapının, diğer yapılardan daha üstün, daha belirgin olduğunu belirten bir kavramdır.
İtalyan Marksist düşünür Antonio Gramsci, kavramı siyasal düşünce literatürüne yerleştiren isim.
Gramsci’ye göre hegemonyanın en temel özelliği, sistem içerisindeki yapının, diğer yapıların rızası ile üstünlüğünü kabul ettirmesidir. Burada, bir rıza üretimi söz konusudur.
Hitler örneğini hatırlayalım.
Ari ırk söylemi ile Birinci Dünya Savaşı’nın ezikliğini ortadan kaldırarak NAZİ Partisi için rıza alınmış, Goebbels gibi kitle iletişim dehaları tarafından bu rıza pekiştirilmişti.
Bizde de, 22 yıldır iktidarda olan AKP, yoksulluk ve inanç üzerinden, siyasal İslam düşüncesinin hegemonyasını kurmaya çalıştı. Bunun içinde ellerindeki en önemli koz olan, ‘öteki’ kavramını gündemde tuttu. Bir diğer kozda, yok edilen değil, ‘yönetilen’ yoksulluktu.
Bu iki koz, bir müddet işledi ama siyasal İslam’ın gerektirdiği hegemonik ortamı bir türlü sağlayamadı. Zira karşılarında Cumhuriyet gibi kültürel bir alt yapı ve Kemal Atatürk gibi bu alt yapısının kaidesi vardı. Bunu da bir türlü aşamıyorlardı.
Neden aşamadıkları ve neden kem alatla kemalat olmayacağını (kötü araçlarla maksada ulaşılamayacağını) da yarın inceleyelim.
Kem alatla kemalat olmaz! - 1
Ali Taş
Yorumlar
Trend Haberler
Lisede Sınıfta Kalma Var Mı? 45 Geçer Not Mu? Sınıf Geçme Şartları 2025!
Denise Capezza Kimdir? Şakir Paşa Ailesi Aniesi Nereli?
Antalya’nın ormanlarını katledecek maden projesinde önemli gelişme!
Antalya’da bir sektörün ‘fahiş zam’ talebi iki odayı birbirine düşürdü
Antalya 4.Etap tramvay hattı, ulaşımın omurgası olacak
Antalya’da toplu taşıma krizi bir müdürü görevinden etti