Antalyaspor’un Karagümrük deplasmanını yerinde izlemek için gittiğim İstanbul’da, ilginç olaylara tanıklık ettim. Maç günü kaleme aldığım yazıda bunlardan bahsetme şansım olmamıştı.
Dünkü yazımda maçla ilgili teknik konularda yorum yapmıştım. Bugün diğer ayrıntılara bakalım…
Birincisi; Antalyaspor’un aldığı başarısız sonuçların ardından geleceği tartışma konusu olan Ersun Yanal, teknik adam borsasını da harekete geçirmiş. Bu tablo Karagümrük-Antalyaspor maçını izlemek için İstanbul’un dışındaki Atatürk Olimpiyat Stadı’na gelen simalara da yansıdı. Olimpiyat Stadı’nda maçı izleyenler arasında yakın tarihte işsiz kalan teknik adamlar Çağdaş Atan, İsmail Kartal ve Yılmaz Vural da vardı. Takımların sık teknik adam değiştirmesini eleştiriyoruz. Sanırım bundan böyle teknik adamların da kendi camiaları içinde dikkatli ve idealist olmalarını da beklemeliyiz. Her maçı izleyen ve kendini geliştirmek isteyen isimlere lafımız yok. Ne var ki; koltuğu sallantıda olan bir teknik adamın yerine aday olduğunu göstermek için stadyumlarda boy göstermek yakışmıyor.
İkincisi; Antalyaspor’da bazı futbolcuların mutsuz tavırları dikkat çekti. Yine Olimpiyat Stadı’nın fiziki yapısı nedeni ile daha rahat gözlemleme şansım olan futbolculardan bazıları sahaya çıkarken, ısınırken, soyunma odasına giderken ve stattan çıkarken çok mutsuz. İstanbul’daki maçlarda da gördüm ki, yedek kalmak Hakan Özmert, Amilton Minervino ve Doğukan Sinik çok mutsuz. Adeta aidiyet duygularını kaybetmişler. Vazgeçilmez isim olarak kadroya girerken ne kadar verimli olduğunu gördüğümüz bu isimler, hamle oyuncusu olarak verim sağlayabilecek durumda değil. Futbolcular arasında gruplaşma olduğu iddiaları ile ilgili bir gözlemim olmadı, ne var ki ideal kadrodan fire verilmesi halinde yedek oyuncular hazır değil. Bu tablo da teknik kadro için eksi puan demektir.
Üçüncüsü; Antalyaspor’un geride kalan 6 maçının verdiği istatistikler var. İlk 4 maçta son dakikalarda gol yiyen takım, son iki maçta 45 dakika oynayıp, diğer 45 dakika yatıyor. Beşiktaş maçının ilk yarısı ise Karagümrük maçının ikinci yarısında var olan potansiyelini ortaya koyan kırmızı-beyazlı takım, başarılı futbolunu 90 dakikaya yayma konusunda yetersiz. Zengin bir kadroya sahip olan teknik kadronun bu tabloyu bir an önce düzeltmesi gerekiyor.
Dördüncüsü; Antalyaspor’un açıklanmayan hedefi lig 5’inciliği.Takım üzerinde baskı olmaması için dillendirilmeyen bu hedef için iyi de bir kadro kuruldu. Ancak her hafta alının başarısız sonuçlarla bu hedeften uzaklaşılıyor. Sanki gizli bir güç, hedefi büyütüp daha çok çalışmak yerine, ligde kalmayı başaran bir takım kurmanın peşinde.
Beşincisi; Sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeni ile iki haftadır kadroya bile alınmayan Houssam Ghacha’ya haksızlık yapılıyor. Galatasaray, canlı yayınlanan bir maçta genç ve Türk bir futbolcuyu saha ortasında yumruklayan Marcao’yu kazanmaya çalışırken, Antalyaspor teknik kadrosu neyin ispatını yapmaya çalışıyor anlamak imkansız. Her tavır gösteren karo dışı kalacaksa, Beşiktaş maçında yaptığı hareket neden ile Boffin’i de kadro dışı bırakmak gerekiyor. Beşiktaş maçının ikinci yarısında takımı 2-1 öndeyken, dalga dalga gelen Beşiktaş ataklarına isyan ederek yedek kulübesine oyuncu değişikliği yapılması gerektiğini işaret eden Boffin’e de yaptırım uygulanacak mı? Oynamadığı için serzenişte bulunan Ghacha böyle cezalandırılıyorsa, teknik ekibin işine karışan Boffin’in durumunu nasıl yorumlayacaksınız? Hem kel, hem fodul olmaya gerek yok. Antalyaspor ego tatmin edilecek bir kulüp değil. Oyuncu hata yaptıysa uyarılır. Önemli olan takımın kazanması ise bunu başarmak futbolcularla mümkündür. Teknik ekip dişini geçirebildiği oyuncuya yaptırım uygulamaktan ve oyuncuyu kaybedecek hamlelerde bulunmaktan kaçınmalı.
Altıncısı; Geride kalan 6 hafta a gösterdi ki Haji Wright’ın sözleşmesinde “Ayakta durabildiği sürece her maç 90 dakika oynamak zorunda” diye, Gökdeniz’in mukavelesinde ise “Ne yaparsa yapsın, hiçbir maçta 90 dakika oynayamaz” diye madde olmalı. İyi niyetle yorumlamaya çalışsak da bu artık mümkün olmuyor. Antalyaspor maçlarının Gökdenizli bölümlerini izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Olimpiyat Stadı’nda 6 net pozisyona giren Antalyaspor, bunların 5’ini Gökdeniz oyuna girdikten sonra yakaladı.
Yedincisi; Türkiye’de birçok stada gittim. Elazığ, Sarıyer ve Tokat gibi semt statlarında bile maç izledim. Ancak Olimpiyat Stadı’nda maç izlemek kadar sıkıcı bir durum yaşamadım. Stada ulaşmak ayrı bir sorun, tribünde yer almak apayrı bir sorun. Hangi mevsimde gidersem gideyim aşırı rüzgarlı bir hava ile karşılaştım. Kale arkası tribünlerine monte edilen panolar bile rüzgarı kesmeye yetmemiş. Tartan pist nedeniyle zemin tribünlere çok uzak. Sanırım alışık olmadığımız için, bu statta maç izlemekten hiçbir zaman keyif almadım. Görevim gereği maçı bitirmek zorunda kalmasam muhtemelen devre arasında stattan ayrılırdım.
Sonuç olarak Antalyaspor, sezon başında çok iyi ve bol alternatifli bir kadro kurmuş. Olimpiyat Stadı’nda da gördük ki; teknik adamı bu kadroyu iyi yönetecek bir yeterlilik sergileyemed