Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin tarımsal yönetim, üretim ve ticaret sistemini kökten değiştireceği anlaşılan Tarımda Milli Birlik isimli proje kamuoyuna yansıdı. Anladığım kadarıyla bu projeyle, Türkiye’nin tarımsal üretim yapısı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı, KİT (Kamu İktisadi Teşekkülleri)’ler, Tarım Kredi Kooperatifleri ile diğer kooperatif ve birliklerin yapısı tümüyle değiştirilecek. Ayrıca bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifinin ve Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT’ler ve yabancı sermayeli özel sektörün de ortak olabileceği Semerat isimli bir holding kurulacak.

Bu projenin sakıncaları nelerdir?


* İlk olarak bu yapılanmayla, bakanlık taşra teşkilatı ortadan kaldırılacak ve bakanlık karar merci olmaktan çıkarılarak temsili, işlevsiz bir yapıya dönüştürülecektir.
*Ürün tedarikçisi olarak rol verilen Milli Birlik Kooperatifi’nin yüzde 35, KİT’lerin yüzde 15, özel sektörün ise yüzde 50 pay ile ortak olduğu Semerat Holding’in, ürün ticareti ve pazarlaması görevini üstlenmesi kabul edilir bir durum değildir. Zira, içinde Unilever gibi küresel şirketlerin bulunduğu bir yapı, milli tarımımızı büyütmeye yönelik politikalar üretmeyecek, üretemeyecektir.
*Projenin uzun vadeli hedeflerinden biri olan “2030’da genel bütçeden pay almayan bir bakanlık yapısı sağlanacaktır” hedefi, özelleştirme yoluyla dünyada bir ilk olarak, kamunun tümüyle tarım sektöründen çekilmesini öngörmektedir. Kısacası, söz konusu holdingi kim yönetecekse ülkemizin tarım ve gıda sektörüne tamamen hükmedecektir. Bu inanılacak ve kabul edilecek bir durum değildir..
* Kooperatiflerin, dolayısıyla üyelerinin projede öngörüldüğü gibi, Milli Birlik Kooperatifi bünyesinde holding yapısına zorunlu olarak girmesi, çiftçilerin girdi temininden ürün satışına kadar her aşamada, adından da anlaşılacağı gibi sadece kâr amacı güdecek çok güçlü Semerat Holding’e mahkûm olması, kooperatiflerin ve aile çiftçiliğinin yok olması demektir. Bilindiği gibi dünyada, 580 milyon çiftçi vardır ve bu rakamın yüzde 85’i küçük aile işletmeciliği yapmaktadır. Yüzde 10’u ise ailelerin başında olduğu büyük işletmelerdir. Kalan yüzde 5, profesyonellerin yönettiği işletmelerdir. Bu yüzde 5’in yüzde 3’ü ABD’de, kalan yüzde 2’si ise tüm dünyada yer almaktadır. Sadece bu oranlar bile, dünyada tarımın aile işletmeciliği yapısı üzerinden yürüdüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Bundan 10-15 yıl önce de ülkemizde Şirket Tarımcılığını öne çıkaran projeler gerçekleştirilmişti. Sonuç, boşalmış köyler, üretimden uzaklaşmış insanlar, şehirlerde artan işsizlik ve giderek artan tarımsal ithalat oldu.
* Yeni proje ile gerçekleştirilmesi planlanan yapılanmanın Anayasamıza aykırı maddelerinin olduğu geçtiğimiz günlerde TÜRKTOB tarafından açıklandı. Dolayısıyla, aslında bu proje, Anayasa’ya aykırı bir projedir.


Asıl sorun ne?


Tarım sektörünün sorunlarını yıllardır ben ve benim gibi pek çok kişi yazmaya, anlatmaya devam ediyor. Tabii, yıllar içinde yapılan olumlu politikalar da var. Ancak, girdi maliyetlerinin altında ezilen, ithalatla çeki-düzen verilmeye çalışılan bir sektörün kurtuluşu, tarımdan uzak danışmanlık şirketlerinin hazırladığı politikalarla düzenlenemez. Bence tarımda asıl sorun, tarımdan uzak kişilerin sektöre yol göstermeye çalışmasından kaynaklanmaktadır. Unutmayalım ki; tarım ülkemizin en önemli, en stratejik sektörüdür.