‘Tarih’ denilen olgu, çoklukla ırmağa benzetilir. Doğru bir benzetmedir. Tarih, kendisini var eden zamanın içerisinden kimi zaman çağıl çağıl akarak, kimi zaman dingin koyaklar bularak akar ileriye doğru. Ama bu akış keyfi ya da istemli bir eylem değildir. Zemini vardır, koşulları vardır. Yalçın kayalara denk geldiği zaman eğime
bağlı olarak çağlayabilir de dinginleşip bekleyebilir de. Önemli olan, suyun akışına müdahale eden koşullardır.
İşte bu coğrafyanın tarih ırmağı da aynı koşullar içerisinde kendisine yatak buluyor. Bulurken de bazen tesadüfi zaman benzeşmelerinden bazı benzerlikler üretebiliyor. Bu benzeşmelerin en önemlilerinden birisidir ‘12’ rakamı. Tıpkı Batı kültüründeki ‘13’ rakamı gibi uğursuzluk algısı vardır. üzerinde. ‘12 Mart’, ’12 Eylül’ gibi. Tarihimizin kara günleri ‘12’ rakamına denk gelmiştir. Ama bir ‘12’ daha vardır tarihimizde. Sadece ‘12’ değil, ‘Mart’ da
denk gelmiştir. 12 Mart, İstiklal Marşı’mızın kabulü. Şair’inin “Allah bir daha bu Millet’e İstiklal Marşı yazdırmasın” dediği İstiklal Marşı. ‘Korkma’ diye başlayan, emperyalizmi ‘tek dişi kalmış canavar’ diye tanımlayan.
Yeri gelmişken belirtelim. İstiklal Marşımızda ‘tek dişi kalmış canavar’ diye tanımlanan emperyalizme Çin devriminin önderi Mao Zedung, 50 yıl sonra ‘kağıttan kaplan’ diyecektir. Ne de olsa serde öncülük de var…
Dedim ya, tarih ırmağı zemin ve koşullara bağlı akar diye. Aslında güzel bir örnektir 12 Mart tarihimiz için. Aralarında 50 yıl olan bu iki 12 Mart arasındaki fark, bu güzel coğrafyanın, bu güzel ülkenin tarih yatağının ne kadar dolambaçlı, ne kadar sarp kayalarla dolu olduğunun göstergesidir. Tarih, 1921’in 12 Mart’ında emperyalizme karşı destansı bir mücadele örgütleyen bir milletin yatağında akarken, 50 yıl sonra 1971 12 Mart’ında aynı tarih bu sefer emperyalizmin önüne çektiği sarp kayalarla boğuşuyordu. 1921 12 Mart’ında Kurtuluş Savaşı gibi bir varlık yokluk eylemini Meclis eliyle yürüterek demokrasi
dersi verirken, 1971 12 Mart’ında yükselen halk hareketini asker postalları altında çiğniyordu.
Özetle, 12 Mart, tarih denen ırmağın yatağının nasıl aktığına en güzel örneklerden birisidir. 12 Mart,İstiklal Marşı’nın kabulünün 100., Muhtıra’nın 50. Yılı. İkisi de bu ülkenin, bu milletin tarihi. İkisinden de çıkarılacak dersler var elbette. Çıkarılacak en önemli dersi de yine bu toprakların büyük şairi Nazım Hikmet, Kuvvay-i Milliye Destanında veriyor bize. “Gelecek günler için gökten ayet inmedi
bize Onu biz kendimiz vaad ettik kendimize”