Tarım kenti olan Antalya’da çiftçinin durumunu sürekli tartışırız.

Enflasyon rakamları açıklandığında, “Fiyatı en çok artan, enflasyon şampiyonu” bir ürün bulup günah keçisini buluruz.

Hortum, sel gibi doğal afetlerde seraları zarar gören çiftçinin zararını rakamlarla ölçer, çekeceği eziyeti ve zararını göz ardı ederiz…

Ürünleri para etmediği için eylem yapan, tepki gösteren üreticinin feryadını duymazdan gelir, “Geçen yıl kazandığınıza sayın” işgüzarlığı yaparız…

Pazardan aldığımız ürünün pahalı olmasının faturasını da kendilerine keser, çuvalla para kazandığı için çiftçinin cebine göz dikeriz…

Ancak çiftçinin gerçek sorunlarını hiçbir zaman görmeyiz.

Mesela bir hortum afeti yaşandığında, çiftçinin zararını sadece parasal olarak değerlendirir, devletin verdiği destekle tüm sorunların giderildiğini düşünürüz.

Aslında böyle olmadığını bilsek de, belki işimize geldiği için kolaya kaçarız.

Mesela çiftçinin Tarım Sigortası’nı neden yaptırmadığının hesabını sorarız.

Bilmiyoruz ki, Tarım Sigortası yaptırabilmek için seraların belirli fiziki şartlara uygun hale gelmesi gerekiyor.

Bu şartlara uygun sera hazırlamak, çiftçinin belki 4-5 yıllık kazancının toplamına eşit.

Bir serayı, zemininden çatısına kadar sigorta yaptırabilmek için öncelikle ciddi bir bütçe gerekiyor.

Zemininin, toprak düzeyinden belirli ölçüde yüksekte olması, direklerin belirli kalıplara uygun olması, kullanılan her ürünün belirli kaliteye uygun olması gerekiyor.

Tüm bunların olması için de seranın bulunduğu alanın belli bir metrekareye tekabül etmesi gerekiyor.

Antalya ve çevresindeki seraların yüzde 70’i, öncelikle büyüklük olarak bu standartlara uygun değil.

Aile işletmesi olduğu için, miras yoluyla sürekli bölündüğü için, seralar standartlardan daha küçük.

Çiftçi hakettiği parayı kazanamadığı için seraların standardı düşük.

Üreticiyi acımasızca eleştirmek kolay…

Bir ürünün kilosuna ödediğimiz paranın tamamının üreticinin cebine gittiğini düşünmek ise basitlik.

Türkiye’de kapsamlı bir toprak reformuna ihtiyaç var.

Toprakların bütünleştirilmesi, sera standartlarının belirli ölçüye gelmesi ve sigorta sisteminin tam olarak devreye girmesi gerekiyor.

Yoksa üreticinin 50 Kuruş’a sattığı ürünü pazardan 5 TL’ye aldığımızda suya yazı yazar gibi eleştiride bulunmak vicdansızlık olur.

Çiftçiye haksızlık etmeyelim, sorunlarına kalıcı çözüm arayalım ve bulalım.