Hep eleştirilmesine rağmen bir türlü önüne geçilemeyen taş ve maden ocaklarının açtığı tahribat kendini gizleyemiyor.
Antalya’nın her yeri köstebek yuvası gibi taş ve maden ocağı adı altında oyulmuş.
Yemyeşil beydağları, bıçak darbeleriyle katledilmiş bir bedenden farksız hale gelmiş.
Bu konuda açıklama yapan yetkililerden, “Çalışma bittikten sonra, alan ıslah edilerek terkediliyor” anlamında sözler duyuyoruz.
Yıllardır gördüğüm, çalışmaların bittiği yerlerde hiçbir çalışma yok.
Bembeyaz oyuklar, etraftaki bitkilerin tozdan yaşam mücadelesi verdiği, çok sayıda ağaç veya bitkinin hayattan koptuğu sayısız mekanlar..
Yılardır devam eden taş ve maden ocağı furyası nedeni ile o kadar hassas hale gelmişiz ki; açılan her taş ve maden ocağına karşı bilinçsiz bir tekpi veriyoruz. En azından ben öyleyim.
İşini kuralına göre yapan varsa, onu da eleştiriyoruz. Çünkü varsa böyle düzgün taş ve maden ocağı sahibi, azınlıkta kaldığı içinf arkedilmiyor.
İnsan bir kere yaralandı mı, çiçeğin gölgesini bile hançer zannedermiş.
Doğanın tam kalbine o kadar çok hançer saplanıp önlem alınmayınca, hassasiyet artıyor ve kurallara uygun çalışan ocaklara karşı bile potansiyel tehlike gözüyle bakıyor.
Çünkü, bugün doğanın kalbine saplanan o hançerler, bizden sonraki nesillere iklim değişikliği, berbat bir doğa ve yaşanılmaz bir dünya olarak miras kalacak.
Bugün doğa uğruna savaştıkları için ‘istemezükçü’ ilan edilen insanlar, işte o zaman birer kahraman olarak anılacak.
Para kazananlara Allah daha çok versin. Kimsenin kazancında gözümüz yok. Ancak para hırsı doğa katliamına dönüşüyorsa buna itirazımız var.
Antalya ve çevresinde yapılan taş ve maden ocağı çalışmaları, ticaretten çıkmış, tam anlamıyla bir katliama dönüşmüş.
Bu çalışmaların ülke ekonomisine katkısı nedir bilmiyorum, ancak gelecek nesillere bedeli ağır olacak.
Günlük kazancını, gelecek nesillerin geleceğine tercih eden insanların duygu eşiğini de çok merak ediyorum.
Bu konuda çok yazı yazdığımı hatırlıyorum.
Ancak Geyikbayırı dönüşünde gördüğüm dev ocak beni yine isyan ettirdi.
Dağlarda, ormanlarda gördüğüm tahribat artık kent merkezine kadar inmiş.
Korkarım birgün oturduğumuz evni altında da taş ve maden arayacaklar.
İhracat yapan işadamları, ekonomik kahramanlardır.
Doğayı katleden insanların ne olduğunu ise komuoyu takdir etsin.
Kazın, katledin, kazanın, yiyin, için…
Ancak çocuklarınızın ve torunlarınızın sizi nasıl hatırlayacağını bir an da olsa düşünün lütfen…