Geçen hafta klasik Hababam Sınıfı’nın hayatta olan haytaları, bir dizi etkinlik için Antalya’ya geldi. Kepez Belediyesi tarafından organize edilen program kapsamında, “Oyuncuların Kaleminden Hababam” adlı bir kitap ve filmi konu alan bir belgesel de izleyiciyle buluştu. Bu yazıda, ekibin sevimli yüzü, Hababam’ın bıçkın delikanlısı “kopyacı” Dilaver Gür ağabeyimin ricasını kırmayarak yaptığım konuşmanın bir özetini sizlerle paylaşmak istedim.

Neden Unutulmuyor?

Kilit bir sahne vardır Hababam’da. Bizim haytalar yine ortalığı karıştırmıştır; Mahmut Hoca hışımla içeri dalar, sınıfa öfkeyle, “kim yaptı bu münasebetsizliği?” diye sorar. Önce bir sessizlik olur; sonra sırasıyla Ferit, Şaban, Güdük ve diğerleri ayağa kalkar. Ağızlarından hep aynı sözcükler dökülür:

“Ben yaptım… Ben yaptım!”

Öğrencilerim, Sınıf’ın unutulmaz tiplemeleriyle bir araya geldiğinde ve özellikle klasik filmlerin büyüsünün neden bozulmadığına ilişkin sorular sorduğunda aklıma yeniden o görüntü geldi. Bugün herhangi bir okulun herhangi bir sınıfında, herhangi bir müdür sınıfa dalıp aynı soruyu sorduğunda verilecek yanıtı üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz:

“O yaptı… O yaptı…”

Yüzleşmenin Dışavurumu

Klasik dönem olarak nitelendirilen ve ilk dört filmi içeren Hababam Sınıfı, en çok modern toplumun riyakârlığını yüzümüze vurduğu için unutulmazdır. Bunu yazarken, içinden geçilen çağa memnuniyetsizliği somutlayan “nostalji etkisini” elbette küçümsemiyorum; ama en çok da 70’ler Türkiye’sine ait bir kavram olan “dayanışma duygusu” bu filmlerin ruhuna sinmiştir.

Rıfat Ilgaz’ın, gerçekte birer “parasız yatılı” olan, toplumun alt kesimlerinden, çoğunlukla kırsaldan gelen tiplemelerinden eşsiz bir galeri kurduğu ünlü roman, uzun yıllar boyunca sansür belasına maruz kalmış, yapılan denemeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Yeşilçam’ın o bildik “uzlaşmacı” tutumunun -kimilerine göre- parlak bir örneği olarak senarist Sadık Şendil’in elinde “baba parası yiyen” özel okul öğrencilerine dönüştürülen filmin kahramanları -en çok da eserden kaynaklı olarak- bu kadar sevimli olmasalar, Hababam bir hüsranla sonuçlanabilirdi. (Bu noktada sözü edilen olasılığı yok eden bir başka unsurun, gerçek bir sinema dâhisi Ertem Eğilmez olduğunun altını çizelim.)

Yeni Hababamlar

Hababam Sınıfı’nın, birkaç isim dışında çoğunlukla figüran kadrosunda yer alan haytalarına sorulan sorulardan biri de yeni Hababam Sınıfı serileri hakkındaki düşünceleri oldu. Malumun ilamı anlamına gelen olumsuz bakışı herkes kendi cephesinden özetledi. Bütün bunlara eklenecek önemli bir tespit de ilk filmlerin ana kadrosunda bulunan isimlerle (Münir Özkul, Kemal Sunal, Tarık Akan vb) yeni filmlerde yer alan oyuncuların temsiliyeti ekseninde geliştirilebilir.

Sonuç olarak Hababam, yönetmeninden senaristi ve oyuncusuna kadar yarattığı o büyülü atmosfer ve en çok da “nereden nereye geldiğimiz” sorusuna verdiği anlamlı yanıtla uzun yıllar yaşamayı sürdürecek.