I
Sorgulandıkça gövde; nesnelikten / nesnellikten kurtulup öznelleşerek özneleşir... Bu sorgunun, soranı ve söyleyeni örtüştüğünde, şiirin hükümranlığıdır artık yaşanan...
II
Bir gölgedir yazı... İskeleti kırılan gövdenin içsel yıkımıdır bu... Harf, hurufat giydirilmedikçe resmaniliğin, ruhaniliğe geçişi imkânsızlaşır...
III
Tersyüz edilen gövde, gölgesiz bir nesne olduğunu ayrımsar... Ürperemez bile.
IV
Şairler, şairler ama aynı şiiri söylerler... Ayrıksılıkların altını çize çize geçer zaman... Harf hurufat yine/yeniden söylenip, ama yazılarak oldurulan gövde; okunamaz, çözümsüz bir dil misal bakakalır zamana...
Onun tek olduğunu duyumsadığınız an, aşılmasıyla öznenin, ne evvel, ne ahir; ne vuslat, ne hicran kalır ondan hayata.
Zaman, aşk olmuştur çünkü çıkılan ve/veya inilen bir söylemdir o...
V
Okurun şiir bilgisi olmaması, şairin sorunu mudur?
Şiir bilgisi, bir üst başlık olarak algılanmalıdır. Tarih bilinci, dil ve estetik boyut, psikoloji, sosyoloji, felsefe, müzik ve resim, hatta tiyatro ve dans, şiir bilgisinin oturacağı taşıyıcı kolonlardır.
Bu bakış, şiirin ve şairin okura yukarıdan bir gözle baktığı, bakması gerektiği olarak algılanmamalıdır... Çünkü şair, söyleyip yazdığı kadar okuyan bir kişidir, en azından öyle olmak zorundadır... Bu da, söyleyen ve okuyanın, her ikisinin de, paralel okumalarla beslenme kaçınılmazlığını getirecektir.
VI
Şiir, gönül gözüyle şairin, göz-göz olmuş yüreğiyle yani, kendi dünyamıza bakmamızı sağlar...
Sözcüklere tutunup yükseldikçe, yükselirsiniz... Sanki uykudayken ruhların kâinat kaçamağı yapması gibi bir gezintidir bu... Gözde, toz zerresi misal küçücüktür artık şeyler. Ayrılıklarla tutuşan aşkın yangınıdır bu... Yıldızlardan zaman düşen ışık...
Kendi gövdesine bile dokunamamak, girdapları teyelli tümcelerin... Sözcüklerin fısıltısını duyup “bir dize olsam keşke gölgesinde zamanın...” der yüzü çöllere dönük şairan taifesi.
VII
Şiirin iç acıları toplamının parantez karesi, “n” kuvvetidir hiçliğin... Çölde bir dize bulmuş misal sevinir şair... Buldumcuk olur. Sim tenli gövdesi ayın, soğutur belki aşkın yangınlarını dönülmez akşamların...
VII
“Film çekmek insanın farklı yaş