Özel eğitim tarihine bakıldığında, engelli bireylerin önceleri toplum dışına itildikleri görülmektedir. İlerleyen zamanla birlikte, dünyada insancıl ve demokratik görüşler etkili olmaya başlayınca, engelli bireylerin tüketici değil üretici olmalarını sağlama, onların da birey olduklarını görme fikri gelişmiş ve eğitimlerine önem verilmeye başlanmıştır. Sonraları engelli bireyler, kısmen kabul görerek eğitim almaya başlamışlar, ancak bu eğitim, tamamen ayrıştırma esasına dayanmıştır. Engelli bireylerin eğitiminde ortaya çıkan ilk uygulamalardan olan Özel sınıflar, normal okulların bünyelerinde açılan ve burada eğitilecek çocuklar için özel olarak hazırlanmış programları uygulayan sınıflardır. Başlangıçta normal okullarda açılan özel sınıflara, her tür davranış bozukluğu gösteren çocuklar alınmıştır. Sonraları, çeşitli davranış bozuklukları gösterenler ile zihinsel engeli olanlar homojen gruplara ayrılarak, özel olarak hazırlanmış eğitim programlarının geliştirilmesine başlanmıştır. İlk özel sınıf A.B.D.’nde 1896’da Providence’de açılmıştır. 1930 yılında yapılan “Sakat Çocuklar Konferansı” sonucunda, tüm özürlülerin eğitimlerinin devlet sorumluluğu altına alınmasıyla, özel sınıfların daha çok rağbet gördüğü, sayılarının da gittikçe arttığı dikkat çekmektedir. 1960’ların sonlarına doğru, özel sınıf uygulamaları, toplum tarafından eleştirilmeye ve daha az savunulmaya başlanmıştır. 1968’de Dunn ile birlikte özürlü çocukları bir araya toplayarak, onları aynı yerde eğitmenin, onların olumsuz etiketlerini güçlendireceği görüşü güç kazandı. Bu aynı zamanda, engelli bireylerin hem kendi öz beklentilerini saptamada hem de öğretmenlerin, onları değerlendirmelerinde bazı olumsuz etkiler ortaya çıkarabilecektir. Zamanla, özel sınıfların beklenildiği gibi sonuçlar vermediği, engelli bireylerin olanaklar ölçüsünde normal sınıflara yerleştirilmelerinin daha yararlı olacağı düşüncesinin güç kazandığı görülmektedir. 1975 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, P.L. 94-142 (Public Law) sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren, engelli bireylerin, olanaklar elverdiğince normallere yakın olarak eğitilmesi görüşü, bu ülkede yasallaşarak diğer ülkelere örnek olmuştur.
Ülkemizde ise, engelli bireylerin eğitimlerine yönelik çalışmalar, batı ülkelerine oranla, oldukça geç başlamıştır. Bu konuda, ülkemizde ilk adım, 1952-53 öğretim yılında iki ilkokulda Alt Özel Sınıf açılması olmuştur. 1955 yılından başlamak üzere, Engelli çocukların tanılanmaları ve yönlendirilmeleri amacıyla “Psikolojik Servis Merkezleri” açılmaya başlanmıştır. Bu merkezler daha sonra “Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ”ne dönüşmüşlerdir. Gelişmiş ülkelerde, engelli bireylerin eğitiminde zorunluluklar olmadıkça, ayrı yerde eğitim uygulamalarına başvurulmadığı görülür. Olanakların elverdiği ölçüde, engelli bireylerin normallere yakın yerlerde veya onlarla birlikte eğitilmesine çalışılmaktadır. Bu nedenle, Özel Eğitim Öğretmenlerinin büyük bir bölümü, özellikle Eğitilebilir Zihinsel Engelli Çocuklar’ın ayrı yerde eğitim yöntemiyle eğitilmelerinin yerine, normal çocuklarla birlikte, normal sınıflarda eğitime almalarını önermektedirler. Bilimsel araştırma sonuçları ve insancıl psikolojinin hâkim olmasıyla, engelli bireylerin eğitimlerinde, ayrıştırmanın uygun olmadığı, bu kişilerin mümkün olduğunca normal yaşıtlarıyla birlikte olmaları gerektiği görüşü ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu görüşler sonucunda, her bir engelli bireyin, yeteneklerinin elverdiği ve gerekli şartların uygunluğu ölçüsünde, normal yaşıtlarıyla birlikte eğitilmeleri metodu yaygın biçimde uygulanmaya başlamıştır.
(Devam Edecek)
Esenlikler Dilerim.