Antalya artık ‘doğal’ afetlerin merkezi haline geldi.

Her yaz döneminde orman yangını, kış mevsiminde sel baskınları, fırtınalı havalarda hortum, ‘doğal’ olmayan yağışlar ve anormal sıcaklar, bu kentin kaderi haline geldi.

‘Doğal’ hayatla bu kadar oynanan ikinci bir şehir var mı bilmiyorum, ancak ‘doğal’ olmayan olayların sayısında yaşanan artış dikkat çekiyor.

Sahildeki sera alanlarında ‘doğal’ olmayan su baskınlarına alışmaya başlamıştık. Kumluca, Aksu, Serik, Finike, Manavgat ve Alanya’da ‘doğal’ olmayan su baskınlarının artık ‘doğal’ bir olay olduğunu kanıksıyorduk ki…

Elmalı’da hiç de ‘doğal’ olmayan afete kadar.

Ormanları yaka yaka bitirdik.

Sahillerdeki sera alanlarında heryıl ‘doğal’ olmayan afetleri kanıksar hale geldik.

Ancak insanoğlu doyumsuz. Sırada yaylalar var. ‘Doğal’ olmayan yollarla yaylaları da bitiriyoruz.

Elmalı’nın köylerinde yaşanan afet bunun ilk adımı gibi görünüyor.

Toprak yüzeyin kalmadığı şehir merkezlerinde evleri ve işyerleri su basıyor. Çünkü suyun gideceği yer bırakmadık.

Ancak henüz asfaltın bile tam olarak keşfedilmediği, beton yığınlarının arz-ı endam edemediği yaylalara ne oluyor?

‘Doğal’ olmayan bir durum var ortada.

Bu tür coğrafyalarda yağan yağmuru toprak emer ve biriktirmez. Tabii insanoğlu müdahale etmezse.

Rantı henüz yüksek olmadığı için beton dökmeye gerek görmediğimiz yaylaların dağına-taşına göz dikersek, gölleri kurutup ‘doğal’ iklimi bozarsak sonucuna katlanırız.

Taş ve maden ocakları, birçok köyün görüntüsünü değiştirdi. Ormanlar yok edildi. Dağın ortasında açılan ‘ocak’ adı altındaki yaralar yıllarca kapatılmadı.

Kuruyan göller nedeni ile kuraklık, yağış, hayvan ve bitki türlerinin genleri ile oynandı.

Kendisi ile bu kadar oynanan doğa, ‘doğal’ olmayan tepkiler vermekte belki de geç kaldı.

Elmalı’ya geçmiş olsun. Umarım yaralar bir an önce sarılır.

Korkarım, her afetten sonra hasar tespiti yapıp, zarara uğrayan insanların mağduriyetlerini gidermek, bir süre sonrayeterli olmayabilir.

Çünkü ders almıyoruz.

Doğanın ‘doğal’ dengesi ile oynayıp kimyasını bozuyor, fiziğini tanınmaz hale getiriyoruz.

İklimlerin değişmesini anlamamakta ısrar ediyor, herşeyin ‘doğal’ olduğunu düşünerek kendimizi kandırıyoruz.

Tüm bunları yaparken bir ayrıntıyı atlıyoruz:

Doğa insan olmadan da yaşar, ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.