Sigmund Freud, ruh sağlığını kısaca “sevmek ve çalışmak” olarak özetlemiştir. Gerçekten de sevebilen ve verimli çalışan bir kişinin ruh sağlığı iyidir. Ruh sağlığı da beden sağlığı gibi iç ve dış çevre koşullarına göre değişip bozulabilir. Yani ruh sağlığı da hiç değişmez bir durum değildir. Dış baskılar belli bir ölçüyü aşınca, bireyin ruhsal dengesi sarsılabilir. Bunalımlar, üzüntüler, kaygılar, iç çatışmalar, davranış bozuklukları ortaya çıkabilir. Örneğin aile içindeki çatışmalar, uzun süren hastalıklar, boşanmalar, ölüm, işsizlik, doğal afetler gibi durumlar geçici ya da sürekli ruhsal bozukluklara neden olabilir. Fakat her insanın bu dış etkenlere göstereceği tepkiler aynı değildir. Kimileri bu olayları çok güçlü ve sakin karşılarken, kimileri en küçük bir olayda bile ruhsal çöküntüye uğramaktadır. Ruh sağlığının bozulması, kişinin çalışmasını, çevresiyle ilişkisini, kısacası tüm yaşamını etkiler. Bu bakımdan, kimi ruhsal bozukluklar beden hastalıklarından daha yıkıcıdır. Nedenini bilmediği kaygı ve kuruntulardan kurtulamayan kişi mutsuzdur. Kişinin mutsuzluğu çevresine de bulaşır, insanlarla ilişkileri bozulur. Kendisiyle ve çevresiyle barışık olan bir insanın insan ilişkileri iyidir. Çevresine pozitif elektrik verir. Çevresindekilerin eksiklerini aramaz, onların mutsuzlukları ile mutlu olmaz. İnsanların davranış ve tutumlarını mizahi yönden görebilir. Başkalarına olduğu gibi kendine de gülebilir. Ruhsal problemlerle karşı karşıya kalındığında, önemli olan bu problemi görmezlikten gelip üzerini kapatmak, yok saymak değil, problemin üzerine gitmek ve çözüm yolunu bulmaktır. Bunun için gerekirse mutlaka uzman bir doktordan yardım alınmalıdır. Çünkü ruh sağlığı bozulunca kişinin tüm hayatı olumsuz etkilenir.
Çocuk Ruh Sağlığının Önemi
Çocuk, kişiliğinin temelini oluşturan ilk ruhsal yapıyı 0-6 yaşlarında oluşturmaktadır. Bu dönemden sonra ilk yaşantılarıyla birleştirip ruhsal yapısını tamamlayarak yaşamını sürdürür. Çocuğun kendi başına bir fert olduğunu hissedip ilk izlenim ve yaşantılarını kazandıracak ana-baba, daha sonra ailenin diğer bireyleridir. Günümüzde yapılan araştırmalar göstermiştir ki, çocukla onu yetiştiren arasındaki ilişkinin çocuğun gelişiminde rolü büyüktür. Çocuğun anne-baba ile sağlıklı ilişkiler içinde geçireceği ilk yıllar, onun geleceğinin en önemli güvencesidir. Başta anne olmak üzere diğer aile bireyleri, olumlu ya da olumsuz etkileriyle çocuğu gelecekte yaşamını sürdürmeye aday olarak hazırlamakta ya da onun gelecekte mutsuzluğun temellerini atmaktadır.
Çocuk erişkin insanın küçük bir örneği değildir. Çocuğun sürekli gelişen ve değişen bir birey olduğu göz önünde bulundurularak farklı yaşlarda farklı ruhsal özellikleri olduğu bilinmelidir. Yani çocuğun ruh sağlığı açıklanırken onun gelişimsel özelliklerini de bilmek gerekir. Örneğin, korku çocukluk çağında sıklıkla görülen ruhsal bir durumdur. Karanlıktan, öcüden korkan çocuk yadırganmaz ama bu korkuları yetişkin biri gösterdiğinde pek normal sayılmaz ya da iki yaşındaki bir çocuğun istediğini elde etmek için yere yatıp tepinmesi o çağ için normal görülürken yetişkin bir insanın bunu yapmasına nasıl bakılabilir? Bu nedenle çocuk davranışını yetişkin davranışına göre değerlendirmek yanlış olur. Çocuk kendine özgü özellikler göstermekle kalmaz, hızlı ve şaşırtıcı değişmeler gösterir. Üç yaşındaki bir çocuk ile beş yaşındaki bir çocuk gelişimsel özellikler yönünden birbirine benzemez. Görülüyor ki, çocukta ruh sağlığının değerlendirilmesi, gelişim dönemlerinde beliren ruhsal niteliklerin ayrıntıları ile bilinmesine bağlıdır.
(Devam Edecek)
Esenlikler Dilerim.