I
Boşluk ve hoşluk arasındaki ilişki ses benzerliğinden çok kişiden kişiye, mekândan mekâna ve zamandan zamana değişkenliğidir.
Doğa ve toplumda boşluk olmadığının bilincindeysek eğer bu kavramın insan zihnindeki anlık bir yanılsama olduğunu söylememiz mümkündür. Eksik parçasını yapbozun, aramak mıydı boşluk ve/veya hoşluk?
Hoşluk mu dediniz? Rahmetli amcam söylerdi, “Hangi âşık sevmez subaşında sefayı” diye.
II
“Sıkıldım bu şehirden,” dedi, “Gideceğim…”
“O gittiğin yere,” dedim, “Sen önce gitmesin sakın sıkkınlığın…”
Sustuk…
Boş bira bardağının dibindeki kalıntıda bir karasinek
Tepinip, çırpınıyordu
Çıkabildi bardaktan
Epey uğraştıktan sonra
Uçuşuna baktım, yalpalıyordu
“Sinek kafayı buldu,” dedim
Gülümsedi…
Ne yapsa ah hep eksik kalıyordu bir şeyler…
III
Bi(r) adı yoktu onun
Şimdilik şüphesiz
Şey diyorduk ona…
Bir adının yokluğu, olmak-olmamak ikileminde bir sorun değildir şüphesiz onun için.
Kuş örneğin; kanatları olduğu için mi uçar, yoksa biz ona kuş dediğimiz için mi? Ya kanatları olup da uçamayan kuşlar?
Zamanı bükerek bir başka vakte geçenlere ise kanatsız uçanlar diyebilir miyiz? Bu eylemi en çok uygulayanlar bir metni(resim, şiir, öykü, roman vb.) kurgularken o ışığa, o vakte geçerek bize renk, sözcük, ezgi devşiren zaman gezginleridir.
IV
Eksik yanımın sesiydi
O şarkı
Kaç istiridyeden
Çıkar ki inci
V
Niye açıyorsun diye
Sorsak çiçeğe
Ne o bilir yanıtını
Ne de biz
Sıçramalı çoğalması
Işığın
Şaşkına çevirir nasıl da
Pervaneleri…