Antalya Barosu seçimleri, Antalya kamuoyunun ilgi ile izlediği süreçlerden birisidir. Çünkü Antalya Barosu, kentin en dinamik ve hareketli meslek kuruluşlarının başta gelenlerindendir.
Yine bir Antalya Barosu seçimleri de şu saatlerde gerçekleştiriliyor. Antalya Barosuna kayıtlı 7371 avukat, yeni yönetim, denetim, disiplin kurulu ile Türkiye Barolar Birliği delegelerini belirlemek üzere sabah 9’dan itibaren oy kullanmaya başladılar. Bu yazı yazıldığında, oy kullanma işlemi devam ediyordu.
Baro seçimleri öncesinde iki aday ön plana çıkmıştı.
Ali Çağdaş Bozaner ve Cenk Soyer.
Bu iki adayın yanısıra Alper Köleoğlu da başkan adaylığını açıklayan üçüncü isimdi.
Dün akşam saatlerinde de Mücahit Gündoğdu da adaylığını açıklayınca, aday sayısı dörde yükseldi. Ancak Mücahit Gündoğdu’nun ne kendisi ne de adaylık görselleri bugün salonda bulunmuyordu.
Bugün Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılan seçimlerde, salonun dışı adayların görselleri ve adaylar adına çalışan genç avukatlar ile doluydu. Gelen her avukatı salona giden yolun başında karşılayıp etkilemeye çalışıyorlardı. Her taraf, her üç adayın da görseli, el ilanı ile kaplanmış durumdaydı.
Avukatlar da kendi aralarında hararetli şekilde seçimi, adayları ve baroyu konuşuyorlardı.
Baronun önemli ağır topları da gerek fuayede gerek salon dışında kulis çalışmalarını yoğun bir şekilde devam ettiriyorlardı.
Seçimi kimin kazanacağına ilişkin gözlemlere gelirsek;
Ali Çağdaş Bozaner ekibi, salonun bahçesinde daha organize ve daha dinamik bir fotoğraf çiziyor ve algıyı kendi yönlerine çevirmek için emek harcıyorlardı. Cenk Soyer ekibi ise daha sakin bir fotoğraf vermekle birlikte, baro siyasetindeki deneyimlerini işe koşmuş durumdaydılar. Çünkü Ali Çağdaş Bozaner ekibi, ağırlıkla gençlerden oluşan bir kimliğe sahip. Hatta, öğlen saatlerine kadar “sonucu gençler belirleyecek” şeklinde bir hava vardı. Öğleden sonra oy kullanmaya gelenlerin istikrarlı bir şekilde artması ve katılımın yükselmesi, bu havayı bir nebze değiştirdi. Daha orta yaşlı ve deneyimli avukatlar gelmeye başladıkça özellikle bahçedeki kulislerin havası da değişmeye başladı. Avukatların ağırlıklı bir kesimi seçimin Ali Çağdaş Bozaner ile Cenk Soyer arasında geçeceğini düşünürken, az da olsa, Alper Köleoğlu’nun yarışı ikinci sırada bitirebileceğini ifade eden de bulunuyordu. Ancak yarışı kimin göğüsleyeceği konusunda her iki adayın kemik kadroları dışında, net bir fikir birliği sağlanmamıştı. Kulis ve bahçedeki fotoğraf da, açıkçası, kimin kazanacağını belli eden bir netlikte değildi.
Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin bahçesinde sadece adayların kulisleri yoktu. Aynı zamanda Çağdak Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) de masa kurarak avukatlara ulaşmaya çalışan meslek dernekleriydi. Burada şu notu düşmekte fayda var. Her iki dernek de, seçimlere ilişkin tavır belirlememiş, üyelerini serbest bırakmışlardı. 
Bu seçim ve yarış sonucuna ilişkin gözlemler.
Öte yandan, net olan ve bence çok da önemli olan bir durum var.
Hangi aday kazanırsa kazansın, ikili, belki de üçlü bir yönetim yapısı ile çalışmak zorunda kalacak. Çünkü Baro seçimlerinde kurullar, çarşaf liste yöntemi ile seçiliyor. Bütün kurul adayları bir listede yer alıyor, herkes istediğine oy veriyor. Bu nedenle da avukatlar, oy kullanma salonuna girmeden önce, ellerinde üç adayın yönetim kurulu listesi ve bağımsız adaylardan oluşan bir havuzdan, kime oy vereceklerini bir kağıda not alıyor ve sandığa öyle gidiyordu. Ve her avukatın, her üç listeden de en az bir oy vereceği bir avukat bulunuyordu.
Karşımızda, başta CHP olmak üzere bütün siyasi partilere ders olması gereken bir demokrasi uygulaması vardı. Çünkü oy veren avukatlar, kendilerini yönetim kurulunda ifade edebileceğine inandıkları isimleri yazıyor, böylelikle de kendilerini dışarıda kalmış hissetmiyorlardı.
Antalya Barosu’nun Antalya kentine en önemli kazanımı da bu demokrasi dersidir. Avukatların içinde var olan her eğilim kendisini yönetim kademelerinde ifade edebiliyor ve sürece katkısını koyabiliyor.
Dilerim bir gün, siyasi partiler de bu demokratik olgunluğa erişirler.