En sondan başlayalım: Onurlu mücadeleleri ve kaybetmeye isyan eden tavırları nedeni ile futbolcuları kutluyorum. Konyaspor maçında görevlerini yapan tek grup futbolcu topluluğuydu. Gol kaçıran-atan, bireysel hata yapıp gol yememize neden olan-ekstra performans sergileyen, ancak tüm olumsuzluklara rağmen yenilgiye isyan edip galibiyeti kaçıran futbolcuları alınlarından öpüyorum.

Kaptan Diego Angelo’ya ayrı parantez açmak gerekiyor, Doğukan Sinik’i ellerim kızarana kadar ılkaşlamalıyım. Kayseri’de kırmızı kart görmek için uğraşan Maicon’un hakkını teslim etmeliyim. Ancak Antalyaspor’a huzurlu ortamı çok gören güçler yine devreye girdi. Bizim de konumuz dağıldı.

Asıl meselemize gelirsek…

Antalyaspor’un en büyük sorunu yönetilememek. Takımı, krizi, camiayı ve taraftarı yönetememek adına ne varsa yapılıyor.

Kale arkası tribünlerini kapatmak korkaklıktır. Grupları bir tribüne toplamak takıma ihanettir. Bir grup “Mustafa Kemal’ın askerleriyiz” diyor, diğeri “Siyaset yapmayın” diye tepki gösteriyor. İki grup arasında yaşanan gerginlik nedeni ile kombine alan münferit taraftarlar tribünü terketmek zorunda kalıyor. Bildiğim kadarıyla bazı taraftarlar kulübe dava açacak. Ve bu duruma sebep olan Cihan Bulut, bugün büyük ihtimalle genel kurul kararını açıklayacak.

Camiayı, içinden çıkılmaz bir hale getirdikten sonra görevi bırakmanın takıma ne faydası olacaksa…

Taraftarı dizayn etmek yönetimlerin işi değildir. Yönetimin işi kaynak bulup, o kaynağı doğru kullanmaktır. Zor dönemde göreve geldikleri için, camianın kendilerine tanıdığı krediyi bu kadar hoyratça kullanan başka bir yönetim olamaz.

Yönetimin görevi; Dünya Kupası oynayan ve piyasasını artıran Johan Djourou’nun 950 Bin Euro parasını ödemek ve ödediği rakamın en az 3-5 katı bonservisle satmak olmalıydı.

Yönetimin görevi; Kaynak bulmak için Muratpaşa ve Büyükşehir Belediyeleri’nin tahsis ettiği araziden gelecek parayı beklemek değildir. Kaderine razı bir tavır sergilemek, yöneticilik ise, başkan ve yönetimi kendi işyerlerinde de bu tavrı göstersin.

Başkanın görevi, İzmir Marşı’nın siyasi olduğunu açıklayarak komik duruma düşmek değildir. Gruplar arasında ayrıma giderek tribünleri bölmek asla değildir. Bunları yaptıktan sonra o gruplardan gelen tepkiler üzerine görevi bırakmak hiç değildir.

Antalyaspor Kulübü ise, 2005 yılında tribünlerden yükselen “Yoğurtçu başkan” sloganları nedeni ile istifa eden bir ismi, tekrar kulüp başkanı yapacak kadar çaresiz bir camiaya değildir. Aynı tezahürat yapıldı, aynı son yaşandı. İnsan yaptığı işten niye rahatsız olur ki? Kim düşündü, kim oy verdi ise bu krizden sorumludur.

Antalyaspor’da şu anda elle tutulur tek grup; futbolcular. Onların dirençlerini kırmak için de tüm camia adeta seferber oldu.

Gizli bir güç, takımı bitirmek için çalışıyor adeta.

Son dönemlerde görev alan başkanların geliş ve gidiş şekilleri bu düşünceyi ortaya çıkarıyor.

Gültekin Gencer, Ali Şafak Öztürk, Cihan Bulut…

Niye geldiler, ne yaptılar, niye gittiler?

Camia olarak bu sorulardan en azından birisine doğru cevap veremiyorsak, daha kötü günler geldiğinde ağlamayacağız.