Sevgili kardeşlerim!
Her yaştan genç arkadaşlarım!
İçinde bulunduğumuz 2019 yılı, Milli Mücadele’nin yüzüncü yılı. Anadolu topraklarında bundan tam yüz yıl önce Mustafa Kemal Paşa, ulusal bağımsızlık savaşının ateşini yaktı. Peki, O’na bu ateşi yaktıran duygu ve düşünce neydi? İçindeki közü alevlendiren ruh nasıl bir ruhtu? Özgürlük ateşini yakmasına neden olan etkenler nelerdi? Ve bu ateş nasıl ve hangi koşullarda tutuştu?
Sevgili kardeşlerim!
Türkler, en az üç bin yıllık tarihsel bir geçmişe sahip. Bazı yerli ve yabancı bilim insanlarına göre bu tarih beş bin yıllık. Nereden bakarsak bakalım, dünyada üç bin yıldır varlığını sürdüren ender halklarından biri Türklerdir.
Genç kardeşim!
Türk ulusunu anıt ağaç gibi düşünürsek, bu ağacın kökü; ata yurt Orta Asya, dalları dünyanın dört bir yanı, ana gövdesi de anayurt Anadolu. Anadolu en az bin yıldır bu ağacın öz yurdu.
622 yıllık ömrüyle dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından birisi olan Osmanlı Devleti’ni, atalarımız bu topraklarda kurdu. Bir zamanlar üç kıtaya hükmeden Osmanlı Devleti, bilim ve teknolojiyi yeterince takip edemeyince, duraklamaya başladı. İkinci Viyana Kuşatması’nda, Birleşik Avrupa orduları karşısında yenilgiye uğradı. 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti için ağır koşullar içeriyordu. Bu savaş, kötüye gidişin milâdı oldu. İmparatorluk yavaş yavaş gerileme ve dağılma sürecine girdi.
1914’te başlayıp 1918 yılına kadar süren Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan devletlerden biri de Osmanlı Devleti idi.
Mondros Ateşkes Antlaşması ve hemen arkasından imzalanan Sevr Antlaşması ile ordular dağıtıldı. Yurdun dört yanı düşman güçlerince işgal edildi.
Kardeşlerim!
“Ben size savaşmayı değil, ben size ölmeyi emrediyorum!”
Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı cephesi Çanakkale’dir. Çanakkale Savaşı’nda, dönemin en güçlü devletleri, kudurmuş aç sırtlanlar misali boğazdan saldırdı vatan topraklarına. İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy bu saldırganları şöyle tarif etmişti: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.”
On beş yaşında bıyıkları terlememiş körpe çocuklar bile, gözlerini hiç kırpmadan; vatan için, bayrak için, onur için çarpıştı Çanakkale’de. İçli bir türkümüz var: “Hey on beşli on beşli/Tokat yolları taşlı/On beşliler gidiyor/Kızların gözü yaşlı...”
İşte bu türkü, henüz on beşinde cepheye giden kınalı kuzulara yakılan bir ağıt.
Yine: “Çanakkale içinde aynalı çarşı/Ana ben gidiyom düşmana karşı...”
Bu türkü de aynı savaşı anlatır.
“Çanakkale geçilmez!”
Kardeşlerim!
Zamanın en güçlü devletleri, yüz binlerce orduyla saldırdı Çanakkale’ye. Ama geçemediler Çanakkale’yi. Çanakkale’de düşmanları yenen deha, genç subay Mustafa Kemal’in dehasıydı. Cesaret ve aklıyla; Anafartalar ve Conkbayırı’nda düşmanı püskürtüp denize gömdü. Askerlere dönüp: “Ben size savaşmayı değil, ben size ölmeyi emrediyorum…” diyerek, emrindeki Mehmetçik ile 18 Mart 1915’te, şanlı “Çanakkale Zafer Destanı”nı yazdı.
“Geldikleri gibi giderler!”
Değerli Kardeşlerim!
Yukarıda ifade etmiştim. Birinci Dünya Savaşı’nda yenik düşen devletlerden biri de, Osmanlı Devleti idi. Galip devletler, Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak yurt topraklarını işgale giriştiler… 13 Kasım 1918’de İstanbul’u işgal ettiler.
İşgal gemilerini Marmara’da gören genç General Mustafa Kemal, tarihin seyrini değiştiren “Geldikleri gibi giderler!” sözünü söyleyerek 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla,
Bandırma Vapuru’yla Karadeniz’in haşin sularına açıldı. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ulaşıp, orda bir güneş gibi doğdu. Samsun’dan Amasya’ya geçti. Temsil Kurulu’nu oluşturdu. Hemen arkasından da Amasya Genelgesi’ni duyurdu:
“Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Kardeşlerim!
“Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Bu ifadeye göre Milli Mücadele’nin dayandığı güç, millettin ta kendisiydi. Mustafa Kemal, özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla çıktığı bu yolda, ne yorulmak biliyor ne de dinlenmek biliyordu. Amasya’dan Erzurum’a geçti.
“Vatan bir bütündür bölünemez, parçalanamaz.”
Sevgili Kardeşlerim!
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ni topladı. Kongrede önemli kararlara imza atıldı.
Şu tarihi karar dosta düşmana duyuruldu:
“Vatan bir bütündür, bölünemez parçalanamaz.”
“Manda ve himaye kabul edilemez.”
“Ya istiklal ya ölüm!”
Kardeşlerim!
Mustafa Kemal Erzurum’dan sonra Sivas’a geçerek, Sivas Kongresi’ni topladı. Bu kongreyle kongreler dönemi kapandı. Temsil Heyeti, milletin tek icra organı durumuna geldi. Temsil Heyeti başkanı seçilen Mustafa Kemal’in, milli mücadele liderliği tescillendi. Kongrede milli egemenlik, millet iradesi gibi temel ilkeler benimsenerek, Cumhuriyetin ilk temelleri atılmış oldu. Parola:
“Ya istiklâl ya ölüm!”
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Kardeşlerim!
TBMM kuruldu ve 23 Nisan 1920 günü Ankara’da toplandı. Mustafa Kemal meclis başkanı seçildi. Dünyada kurtuluş savaşı veren, anlaşmalar yapıp devlet kuran tek meclis TBMM’dir.
“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır!”
Kardeşlerim!
Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nı yönetti. Türk ordusu Başkomutan Mustafa Kemal komutasında, Sakarya’da işgalci Yunan ordusunu bozguna uğrattı.
1699’dan bu yana Türk ordusu ilk kez, savunmadan saldırı durumuna geçiyordu.
Sakarya Savaşı esnasında Başkomutan Mustafa Kemal’in söylediği şu ünlü söz, savaş tarihine geçti: “Hattı müdafaa yoktur sattı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatan topraklarıdır.”
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Büyük Taarruz başladı. Ve hücum emri:
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz.”
Kardeşlerim!
Artık zaman gelmişti. Düşman yurt topraklarından bütünüyle sökülüp atılmalıydı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz ileri!” emriyle Türk ordusu, Yunan ordusunu kovalamaya başladı. Türk ordusu 9 Eylül 1922 günü, halkın sevinç gösterileri arasında İzmir’e girdi. Ve İzmir’in dağlarında çiçekleri açtı.
Mustafa Kemal şehre girerken, İzmir Valisinin üstünden geçmesi için Yunan bayrağını yere sermesi, Mustafa Kemal’i kızdırdı: “Bayrak bir ulusun namusudur. Kaldırın o bayrağı yerden!” diye tepki gösterdi. Muzaffer komutan Mustafa Kemal’in; ne kadar centilmen, ne kadar ince, ne kadar özgüvenli bir insan olduğunu anlamak için, bu asil tavrı yeter de artar bile.
Ve geldikleri gibi gittiler, Türkiye’nin tapusu Lozan.
Değerli Kardeşlerim!
24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla bütün dünyanın tanıdığı; (ABD hariç) özgür, bağımsız, başı dik, onurlu, gururlu çağdaş bir devlet doğdu: Türkiye Devleti.
29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edilerek, cumhurbaşkanlığına da Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) seçildi.
Hedef, çağdaş uygarlık seviyesiydi.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
"İstikbal göklerdedir."
Kardeşlerim!
Anadolu halkı, yıllar yılı savaşmaktan yoksul düştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı %5 düzeyindeydi. Genç nüfus savaşlarda şehit düştü. Yokluğun, yoksulluğun pençesinde kıvranan halkın, kör cehaleti yenip çağı yakalaması için, topyekûn kalkınmak şarttı. Büyük Atatürk; ekonomik, askeri, sosyal, eğitim, kültür, sağlık, tarım, sanayi ve altyapı alanında büyük devrimler yaparak, memleketi yüceltti. Toplu iğne fabrikası dahi olmayan anayurt, fabrikalar ve demir ağlarla donatıldı. Atatürk, gök mavisi gözleriyle gökleri gösterip: “İstikbal göklerdedir” dedi ve 1936’da Kayseri’de uçak fabrikasını açtı.
1923/1938 yılları arasında dünyanın en hızlı kalkınan üç devletinden biri, yeni Türkiye Cumhuriyeti oldu. Atatürk Türkiye’si Anadolu’da bir güneş gibi doğarak, bölgesini ve dünyayı aydınlattı. Tüm mazlum uluslara örnek olduğu gibi, bütün dünyanın da takdirini topladı.
“Cumhuriyet; fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.”
Kardeşlerim!
Cumhuriyet, egemenliği tek kişiden alarak gerçek sahibi olan Türk halkına verdi. Cumhuriyet halk yönetimidir. Cumhuriyet milli iradedir. Cumhuriyet ulusal egemenliktir. Cumhuriyet akla ve bilime dayanan aydınlanma devrimidir. Cumhuriyet; mülkü vatan, ümmeti millet, tebaayı yurttaş yapan ulusal ve çağdaş devrimdir. Cumhuriyet; kadın-erkek ayrımını ortadan kaldırarak, kadını hayatın her alanında erkeğe eşitledi. Atatürk, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını, pek çok çağdaş Avrupa devletlerinden daha önce verdi.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.”
Kardeşlerim!
Cumhuriyeti ancak ve ancak; özgür düşünceli, bağımsız ruhlu üreten gençler geleceğe taşır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Cumhuriyet; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” özdeyişi, bu durumu açık seçik ifade eder.
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.”
Aydınlık Cumhuriyet’in özgür gençleri!
Kardeşlerim!
Ulusların kaderini yaşadıkları coğrafya belirler. Anadolu coğrafyası dünden bugüne birçok imparatorluk ve devlete, nice kültür ve uygarlığa beşiklik yaptı. Ama şimdi hiçbiri yok. Peki neden? Bu topraklar güzel olduğu kadar tehlikeli de. Konum itibariyle dünyanın kilidi durumunda. Ta Truva’dan bu yana dış güçler, bu kilidi hep kırmak istedi. Her zaman Truva Atları da buldular. Bu tehlike yine devam ediyor. Hep de devam edecek gibi. Bölgemiz ateş çemberi. Emperyalist ülkeler, kendi ürettikleri kontrollü terörü, hedef seçtikleri ülkelere ihraç ediyor.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!”
Kardeşlerim!
Yaratanın bize verdiği en büyük hazine akıl. Bu hazineyi sonuna kadar kullanmaya mecburuz. Üretmeye mecburuz. Üretim için toprak var, su var, hava var, insan var.
Bu topraklar anaçtır. Doğurgandır. Ona bir verseniz O size bin verir. Anadolu berekettir.
Aşktır. Sevgidir. Ama sevgi ihmale gelmez. Sevgi özen ister, emek ister. Korunup kollamak ister. Büyütülmek ister. Ve de paylaştıkça çoğalır sevgi.
“Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim…”
Kardeşlerim!
Bu memleket; insanıyla ve her türlü canlısıyla, dünüyle bugünüyle, yeraltı yer üstü değerleriyle, ağacıyla taşıyla, kuşuyla kurduyla, çiçeğiyle böceğiyle, havasıyla suyuyla bizim. Hepimizin. Altında ve üstünde yaşayan herkesin. Ama unutmayalım ki; ekonomik bağımsızlığı olmayan bir ülkenin, siyasi bağımsızlığı olmaz. Hatta ve hatta hukuki bağımsızlığı da olmaz. Durmadan ve hiç yorulmadan üretmek, hepimizin ödevi. Rehberimizse, akıl ve bilim.
Anadolu’muzun iki bilgesine bir kulak verelim şimdi:
“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Hacı Bektaş Veli
“İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/ Bu nice(nasıl) okumaktır.” Yunus Emre
Kardeşlerim!
Ve her yaştan genç arkadaşlarım!
Özgür ve bağımsız bir ülke kuran ölümsüz insan Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere ve aynı zamanda her yaştan genç kalanlara emanet etti.
Kardeşlerim!
“Bu toprakları, sadece atalarımızdan miras almadık, aynı zamanda çocuklarımızdan da emanet aldık.” Emanete ihanet olmaz!
İlk ödevimiz her zaman ve her koşulda, cumhuriyete sahip çıkmaktır.
Anadolu’yu bize vatan yapan, başta ebedi başkomutan ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, gelmiş geçmiş bütün şehitlerimize; rahmetle, minnetle, şükranla...
Aziz ruhları önünde, saygıyla eğiliyorum.
Emanete sahip çıkanlara selam olsun!
Selam olsun düşünene!
Selam olsun üretene!
Selam olsun çağdaş uygarlığa yürüyene!
Selam olsun kardeşliğe!
Selam olsun çeşitlik içinde birliğe!
Selam olsun birlik içinde bütünlüğe!
Selam olsun tam bağımsız laik demokratik özgür Türkiye Cumhuriyeti’ne!
“Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır!”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Sevgi ve saygılarımla...
Genç kardeşlerim,
Değerli arkadaşlarım,
Atatürk’ün Samsun’a çıkışının yüzüncü yılı olması nedeniyle, sözlerini yazıp bestelediğim ve de seslendirdiğim “19 Mayıs Yüzüncü Yıl Gençlik ve Bağımsızlık Marşı”, sizlere ithafen yazdığım mektubun ruhuyla birebir örtüşünce, marşımı (zı) da mektuba koymayı uygun gördüm. Şayet dilerseniz, marşı youtube hesabımdan dinleyebilirsiniz.
19 MAYIS 100.YIL GENÇLİK VE BAĞIMSIZLIK MARŞI
Yurdum Anadolu al bayrak kanım
Bağımsızlık ilkem özgür vicdanım
Samsun'da doğan gün devrimci şanım
Ulusal direncim On Dokuz Mayıs
Kurtuluş Savaşı varlık savaşım
Egemenlik onur bilim yoldaşım
Uygarlık yolunda çağdaş yurttaşım
Ulusal bilincim On Dokuz Mayıs
On bin yıllık türkü efsane özüm
“Öğün çalış güven” tarihsel sözüm
Durmam durmam kardeş göklerde gözüm
Ulusal öğüncüm On Dokuz Mayıs
Ilgaz, Toros, Kaçkar, Erciyes dağım
Seksen üç milyon genç gelecek çağım
Türkiye’m Atatürk sarsılmaz bağım
Ulusal güvencim On Dokuz Mayıs
Himmet Cansız
6 /F sınıfından Sultan Cansız’ın babası
19 Mayıs 100. Yıl Gençlik ve Bağımsızlık Marşımı, okul yönetimi web sitesine de koymuş.
https://youtu.be/19tDL6Eu94A