Anadolum yuva beşik

Uygarlığa ana eşik

Şimdi dağlar delik deşik

İçten dıştan saldırdılar

Eski Türkler ağaçları ve dağları; doğal, kültürel, mitolojik ve inançsal nedenlerden ötürü kutsal görmüş. Bundan ötürüdür ki, anayurt Orta Asya'daki iki güzel dağa da; Tanrı dağları ve Altay/Altın dağları adını vermiş. Bu görkemli dağları tanrıya yakın bilerek kutsamış.

Elbette dağlar ve ormanlar, bütün insanlık için vazgeçilmez ve yaşamsal. Her hangi bir canlı türünün susuz veya ormansız yaşamını sürdürebilmesi olası değildir.

Şamanizmde evren anlayışı üçe ayrılmış.

1- İnsanlar Evreni.

2- Bitkiler Evreni.

3- Hayvanlar Evreni.

Bitkiler ve hayvanlar evreni olmadan, insanlık evrenin var olması mümkün değildir. Fakat; insanlar evreni olmasa da, bitkiler ve hayvanlar evreni olur. Ve hatta çok daha güzel olur. İnsan türünün devamlılığı için ağaçlar ve orman, vazgeçilmez bir yaşam kaynağı. Böyle olmasına rağmen, nedense bindiği dalı kesme konusunda pek mahir insan denen tür.

Şimdi gelin ağaçla ilgili etnolojik bilgilere, mitolojik söylencelere bir göz atalım.

Ağaç kültü, içinde birçok doğa inançlarını barındıran animizmle de ilişkili. Animizm ağaçlara saygıyı öğütlüyor. Ağaçların da bir ruha sahip oldukları düşünülmüş bu sistemde. Doğal olarak; ağaçlar korunup sevilmeli. Bu kültüre göre ağaçlar; bereket, verim, üretim ve bolluğun kaynağı. Bu nedenle ağaç kültü/tapınımı doğmuş.

Eski Türklerle Moğolların inancı Tengricilik ve Kuzey Amerika Kızılderili yerli inançlarına göre, dünyanın merkezinde yer ve gök alemini birleştirdiği düşünülen "dünyalar ağacı" var.

Ağaca tapınımının izleri, Oğuz Türkleri'ne kadar korunmuş.

'Bay terek', 'Temir kavak', 'Hayat ağacı' denilen kutsal 'Evliya Ağaç' inanışına benzer inançlara, yalnızca Türk mitolojisinde değil, diğer dünya mitolojilerinde de rastlamak mumkün.

Kaşgarlı Mahmut Oğuzlardan söz ederken, onların yüksek bir dağla yakınlıklarına değinir. "Gözlerine ulu görünen büyük bir ağaca" "Tankrı" dediklerini söyler. Kumukların, dokunulmaz ve kutsal saydıkları ağacı, "Tenkrihan" olarak adlandırmış olması ve diğer birçok tarihsel bilgiler gösteriyor ki,Türklerin gözünde ulu ağaçlar Tanrısal bir nitelikte.

Eski Türk kültürüne göre, her ağacın birer canlı varlık olduğuna inanılmış. Kutsal ağaca zarar veren veya dallarını kıran birine kötülük göreceği düşünülmüş. Kutsanan ağaca ant içilmiş, kurbanlar sunulmuş. Anadolu Kızılbaş Türkmenleri, kutsal ağaçların tanrısal özellik taşıdığını belirtmek için bu tür ağaçlara "Dede Ağacı" adını vermiş. Cengiznameye' ye göre Cengiz, her boya bir işaret olarak ayrı ayrı damga, kuş ve benzeri motiflerin yanında, birde ağaç tayin etmiş.

Kaşgarlı Mahmut, "Bay Yığaç"ı bir yer adı olarak kayda almış. Kazakistan' daki birçok doğal nesne ve yere "Avlıye Akaş" (Evliya ağaç, kutsal ağaç) gibi adlar verilmiş. Tüm bunlar, ağacın Türk etnolojisi ve mitolojisinde ne kadar kutsal olduğunu açık seçik ortaya koyuyor.

Bugün de Anadolu Tahtacı Türkmenleri ve Yörükler, ağacı kutsayarak kültürel sürekliliği devam ettiriyor.

Aşık Paşaoğlu tarihinde, "Devletli Kaba Ağaç" ifadesine geçiyor. "Kaba Ağaç" anlayışı, bu şekliyle, Dede Korkut kitabında da geçer."Kaba" sıfatı, ağacın ululuğuna ve kutsallığına işaret.

Serik Akbaş köyünde büyük ağaçlar için şu sıfatlar kullanılır.

Koca ardıç, koca katran, goca çam, goca kavak, goca zeytin, goca andız, goca pelit v.b.

İfade de geçen; goca/koca sıfatının açılımı şudur:

Goca/koca nitelemesi, her hangi bir ağacın; kocaman, iri, büyük, yüce, ulu, yaşlı, anıtsal ve kutsallığına vurgudur.

Koca/goca ağaçlar, kültür kotlarımıza yerleşen "hayat ağacı" larının izleri.

Çevredeki diğer doğal oluşumları da yine şöyle adlandırmaktayız.

Goca belen, goca tepe, goca dağ, goca ırmak, goca dere, goca tarla vb.

İnsanlık şayet sonsuza kadar yasatmak istiyorsa kendi türünü; ağacı taşı, kuşu kurdu, ırmağı ormanı ve her türlü su kaynağını korumaya mecbur. Diğer canlı türlerine saygı duymaya mecbur.

Onlara saygı duyması, aynı zamanda kendi geleceğine saygı. Orman yoksa, insanlıkta yok.Kızılderilileri bilgelere kulak verelim:

"Dünyayı sadece atalarımızdan miras almadık, aynı zamanda çocuklarımızdan da emanet aldık."

Kaz dağlarına, Toros dağlarına, Munzur'a, Salda gölüne, Şirice' ye sahip çıkalım.

Yeraltı ve yerüstü bütün varlıklarımıza sahip çıkalım. Yağmalatmayalım güzel vatanı.

Her türden canlıyı koruyup kollamak her erdemli insanın görevi, her namuslu yurttaşın da ödevidir.

Vatan her canlısıyla bir bütündür. Bu bütünlük parçalanamaz, bölünemez.

Türkiye çöl olmasın!

Çölden vatan olmaz!