Hani, “Coğrafya kaderdir” derler ya.
Aslında bu cümleyi şöyle de kursak yanlış olmaz sanırım:
Coğrafya, hafızadır. İnsanlık tarihinin en derin hafızası. Silinmesi yer yer imkânsız olan bir hafıza. Her şeyi nakşeder. “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” derler ya eskiler, işte bu nisyan durumu coğrafyanın hafızasında yoktur. İyiyi de korur, kötüyü de. Güzeli de korur, çirkini de.
Bugünlerde, yine coğrafya silinmemecesine kayıt tutuyor.
Depremi kaydediyor örneğin. Dağıtılmayıp satılan çadırları... İnsanlığın, depremdeki o büyük dayanışmasını da… Göçük altında “Buradayım” diye günlerce bağırdıktan sonra, yardım gelmediği için dermanı tükenip kendisini tarihe emanet eden babayı. Enkaz altındakilere ulaşmak için ekipmanı olmadığı halde elleriyle molozları kaldırmaya çalışan gönüllüleri. Cenazesini, motosikletin arka koltuğunda, kucağında kefeni ile taşıyan adamı da kaydediyor bu coğrafya…
Phaselis’i de kaydediyor. O Phaselis ki insanlığa ait bir hazinedir. Coğrafya yüzyıllardır onu koruyarak bugüne ulaştırmış. Bugün ise o Phaselis kalmasın tarihten silinsin, yerine rant gelsin diyenleri de kaydediyor hafızaya.
İki yıl önce otel yapmak için uğraşanları kaydettiği gibi, bugün orasını betona boğarak, adı da, kendi de cennet olan koyu yok etmeye çalışanları rant çetelerini kaydediyor.
O rant çetelerinin maşası olan imza sahibi yetkilileri alıyor hafızasına.
Onların yanı sıra, gecesini gündüzüne katarak rant çetelerinin karşısına dikilen sessiz yığınları da belleğinde depoluyor. O yığınların bir adı yok. Hepsine birden ‘insan’ diyoruz. Yaptıkları işlere de insanlık...
Dedim ya, “Coğrafya hafızadır” diye.
İşte bu hafıza, bugünlerde bazılarının çok meraklı olduğu not etme eylemini, not etmeye meraklılar da dahil olmak üzere, silinmez bir şekilde hafızaya nakşediyor.