Kadro ve kalite olarak ligin en iyi takımları arasında yer alan Malatyaspor ve Fenerbahçe’yi gol yemeden yıktıktan sonra gelen hezimetlerin açıklaması zor oluyor.

Antalyaspor’da, Fenerbahçe ve Malatyaspor’u yenecek potansiyel var, Gençlerbirliği gibi galibiyeti olmayan takıma karşı da darmadağın olacak kadar kırılgan bir yapı var.

Öyle ki, takım halinde bir kimya bozukluğu yaşanıyor.

Gençlerbirliği’nin attığı 6 golün tamamına yakınının asistini Antalyasporlu futbolcular yaptı.

Bir maç ile takımın ipini çekmek adil olmaz. ‘Yol kazası’ diyerek geçiştirmek istiyor insan.

Ancak Gençlerbirliği maçındaki kadar kişisel hata Sivas’ta da devam etti.

Ferhat, Chico, Diego, Eren ve diğerleri…

Defanstan çıkarken ve atağa kalkarken kaptırılan toplar, rakibin atak başlangıcına dönüştü hep.

İlk 20 dakikada Sivassporlu futbolcular, Gençlerbirliği forveti kadar becerikli değildi ve Antalyaspor bu sayede gol yemedi.

Dakikalar ilerleyip Sivasspor’un baskısı azalınca, puan için umutlandı Antalyasporlular.

Ancak ikinci yarının hemen başında Ondrej Celustka’nın asistinde Sivasspor 1-0 öne geçti.

Bu pozisyona bakarak Celustka’yı eleştirmeden önce küçük bir anekdot.

2 hafta önce, 11 Ekim’de oynanan Çekya-İngiltere milli maçında aynı Celustka İngilizlerin Dünya çapındaki golcülerine adım attırmamıştı. En büyük gol umudu Harry Kane’i adeta sahadan silmişti. Yetmemiş, stoperdeki partneri Jakub Brabec’e asist yaparak takımının 1-0 öne geçmesini sağlamıştı. Çekya da o maçı 2-1 kazanarak büyük bir başarıya imza atmıştı.

Bir futbolcu üst düzey maçlarda hatasız oynayıp, Türkiye Ligi’nde dökülüyorsa, burayı irdelemek gerekiyor.

Üstelik Türkiye Ligi’nde zorluk derecesi yüksek maçlarda, aynı başarıyı sergiliyorsa, buna ayrı bir parantez açılmalı.

Celustka sadece bir örnek. Antalyaspor, takım halinde zor maçlardan alnının akıyla çıkarken, alt sıralarda yer alan takımlara karşı aşırı cömert davranıyor.

Bu tablonun futbol terimleriyle açıklaması yok.

Biraz zorlarsak “Futbolcular maç seçiyor” diyebiliriz. Ancak alınan her galibiyette hatırı sayılır prim kazanıyorlar. Maç seçme gibi bir lükslerinin olduğuna da inanmıyorum.

Geriye bir tek seçenek kalıyor. Kolay gibi görünen maçlara iyi hazırlanmıyorlar. Zaten bu konuda da Bülent Korkmaz tüm sorumluluğu üzerine aldığını söylüyor.

Sivas maçına dönersek…

Gustavo Blanco Leschuk girene kada, Antalyaspor forvette yokları oynadı. Top tutan, oyunu soğutan ve rakip defansı zorlayan atak neredeyse yoktu.

Üstelik bu tablo, Hakan Özmert’in kimyasını da her geçen maç bozuyor. Hakan’a eşlik edecek bir tane futbolcu olmayınca, sinirleniyor, kızıyor ve sonunda hakeme patlıyor.

Leschuk girdikten sonra, sahadaki 11 futbolcu biraz olsun takım görüntüsü verdi.

Ancak ilk golde Celustka’nın kaptırdığı, Eren Albayrak’ın rakibini takip etmeyi bıraktığı, ikinci golde yine Celustak-Eren ikilisinin ortaklaşa hatasından gelen iki gol, Antalyaspor’un puan umutlarını yerle bir etti.

Tüm bunlara rağmen, Antalyaspor Sivas’tan en azından 1 puanla dönebilirdi. Bu noktada, Sivasspor’un maçı ilki yarıda koparabilecekken kaçırdığı goller etkili oldu. Maçı kazanmayı hak eden taraf Sivas’tı ve öyle de oldu.

Antalyaspor’a gelince.

Bireysel hatalar olanca hızıyla devam ediyor. Alternatifi olmayan kadroda, bazı futbolcuların yedeği olmayınca, teknik ekibin yapabileceği çok fazla bir şey kalmıyor.

Geçmiş yıllarda tatil yapmaya gelen ve milyon dolarları götüren futbolcuların bedelini ödeyen Antalyaspor, önümüzdeki sezonlarda bu acıyı yaşamaya devam edecek.

Burada futbolcular ve teknik ekip eleştirilebilir. Ancak onlardan önce eleştirilmesi gereken, Nasri-Menez gibi oyunculara para saçıp, bugün bunun bedelini bu takıma ödetenlerdir.