I
Bir harfi daha uzun ve/veya daha kısa yazabilir miyiz?
Nefes sayısı harflerin, söyletirken ışıkla gölgeyi bize, başlar ağır-usul şeylerin zamanı aşma yolculuğu. Bu yolculukta zaman aşma boyutu, hangi şeyi söylediğimizden çok, neyi nasıl söyleyebildiğimizle doğru orantılıdır.
II
Buçuklu bir harfle rastlaştınız mı hiç? Ya kendine çeyrek kala bir sözcükle!
Kendinden çeyrek geçe bir sözcük söyledi bunları!
III
“Bir sözcüğün kapladığın yer az, anlamı çoksa o şiirdir.”
Fazıl Hüsnü Dağlarca
IV
“Zıtların birliği” için “çelişmelerin birliği” de diyebiliriz. İnsan ölçeğinde bilinç ve bilinçaltı ya da dışı salınımında tercihler yaparız. Hep söylerim ta “hayat tercihlerle gidilen bir yoldur” diye.
Bilinç ve bilinçaltında bize makas değiştirten, tercihler yaptıran etkenler arasında, gen bilimcilerin hoşgörüsüne sığınarak, bir de kültür genimiz vardır.
DNA’mız ile bize aktarılan ve dünyaya gelişimizle doğal çevremiz tarafından zenginleştirilen bir gendir kültür geni.
Kültür genimiz akıl/us ile gönül salınımını da içeren bir iklimdir. “Gönül” sözcüğü ise Türkçe dışında hiçbir dilde olmayan bir kavramdır. Küresel çetelerin kültür genlerimizi çözmek için bu denli çabalaması gerçeğine karşı “gönül” kavramı belki de Türk toplumunun koruyucu virüs programlarından biridir.
11 Kasım 1938’den beri yaşananlar ve/veya yaşatılanlar karşısında hangi toplum olursa olsun hücrelerine ayrılır, iç savaş çıkar ve dağılır giderdi.
V
Gönül dedim ya, bu vesileyle ana tarafından büyük dedem şair Hoca Hayret Efendi’yi (1848-1913) anmak istedim.
Malum insanlar adları en son anıldığında ölürlermiş. Bu şiiri Segâh makamında bestelemeye çalıştım.
ŞARKI
Geldi bir hâle gönül
Gelmez hayâle gönül
Arzular hep yandı da
Kaldı bir nâle gönül
İnleyim dinle gönül
Dinleyim inle gönül
İmil imil yanalım
Şöyle seninle gönül
Âh eder inler gönül
Mecnundan beter gönül
Rûyünden ateş almış
Zülfünden tüter gönül
Yolladım seni gönül
Unuttun beni gönül
Derdin şimdi gelirim
Yıl oldu hani gönül