I
Pek sevdiğim kültür tanımımda başlamak istiyorum söze, hoşgörünüze sığınarak. Kültür, şeylerin hâlden hâle geçen sürekliliğidir.
Gölge oyunu diye bilinen temaşa sanatımızın (Karagöz-Hacivat) çağın teknolojik olanaklarıyla çizgi filmlerle yaşamını sürdüğünü söylememiz mümkündür. Bu yolculuğun bir ara istasyonu olarak da çizgi romanları eklememiz gerekir.
Disiplinler arası etkileşim ve alışveriş…
II
Susku, müzikte de kullanılan bir ifade biçimidir. (Es ile eş anlamlıdır.) Müziğin matematiği içinde sessizliğin sesidir.
Sus ve susku, gündelik hayatta da kullanılan bir sözcük… Hayatın matematiği içinde öyle büyük suskular, sessizlikler vardır ki hayatın doğasına aykırıdır. Çünkü ne yaşam, ne de doğa işlevsiz bir boşluğu kabul etmez. Susku, bir boşluk değildir şüphesiz. Fırtına öncesi sessizlik ne yaman bir ifadedir.
III
Yaşam akışında öyle oluşlar vardır ki o an ve sonrası itibariyle her şey yeni bir döngü boyutunda seyretmeye başlar. Bu oluş anını yerkabuğunun şeklini değiştiren depremlere benzetebiliriz. Dağlar çökmüş, o an öncesi bir göl olan içdeniz açılan boğazlarla denizlerle birleşmiştir. O an öncesindeki dağ dorukları adalar olarak bakıp dururlar birbirlerine.
O an öncesinde yeryüzü olan yazı, deniz dibi olarak bir hayata başlamıştır. Ayıpsız, yasaksız bir hayattır doğayı kendi kılan.
Bu kesintisiz akışın bir parçası olan insan bu gerçekliği unuttuğundan beri savrulup durmaktadır kuru yapraklar gibi…
Bu oluşun sebep olduğu değişim ve dönüşümler mevcut yapıların bilerek, isteyerek planladıkları şeyler de değildir çokluk.
Meraklısı için parantez: (Adsız bir roman için giriş mi bu?)
IV
Kaç kez söylenip yazılmıştır kim bilir, bireyi anlatmakla bireyci olmanın apayrı söylemler olduğu… Bireycilik, insanı bir parçası olduğu toplumdan ve doğadan hatta kopararak yapılan bir söylemdir. İnsanın iki boyutlulaştırılması…
Bireyden yola çıkan bir metin ise onun toplumla ve doğayla olan ilişkisini de gören bir duruşa sahiptir. Doğanın bir parçası olan insan ve onun birey boyutu şüphesiz toplumsal bir varlıktır. Bireyin yakın çevresinden başlayarak genişleyen ilişkiler ağını işleyen bir metin, fonda toplumsal yapıyı da resmedecektir.
Birey ile toplumsal ilişkiler arasında oluşan çift akıntı ise alt metin akışı sağlayacaktır. Çocuklukta başlayan çevreye, insanlara yoğun bir dikkat, okuma, öğrenme süreci belleğin kuytularında resimler, sesler, kokular biriktirecektir. Böylesi bir birikimin yolu gelecekte sanatla kesişirse eğer sanatsal üretimi besleyen derin bir kök olması da kaçınılmazdır.
(Haluk Oral’ın Bir Roman Kahramanı Orhan Veli adlı kitabını okumayanlara sitayişle tavsiye ederim.)
V
Eleştirel kültür, geçmişi temize çekerken, geleceğin yol taşlarını döşeyen bir mühendisliktir.
VI
Şeylere bir ad vermek, insanın anlama ve anlatma yolculuğunda bir eşiktir.