Antalya Film Festivali’nden ulusal yarışmanın çıkarılmasına yönelik tepkiler artıyor. İlk tepki Fatih Altaylı’dan geldi. Altaylı, ulusal yarışmanın çıkarılmasını “festivalin kendi ayağına domdom kurşunu sıkması” olarak değerlendirdi. SİYAD eski başkanı Tunca Arslan, kararı “darbe” olarak nitelendirdi; 54 yıldır düzenlenen film festivalini önce felç edip sonra öldürülmek istendiğini söyledi. Bir başka sinema yazarı Şenay Aydemir, Adana ve Antalya'da gündeme getirilen uygulamaları "festivallerin tasfiyesi" olarak nitelendirdi. KALİTELİ ESERLERİN TÜMÜ YARIŞABİLİR Mİ? Türel, İstanbul’da yapılan basın toplantısında, “Ulusal film festivalimizi ortadan kaldırmıyoruz. Aksine ulusal sinema endüstrimizi daha yukarıya, uluslararası platforma taşıyoruz. Uluslararası film festivallerinde o ülkenin kendi sinemasından kaç tane kaliteli eser varsa hepsi yarışmada yer alabilir” ifadelerine yer vermiş. Öncelikle bunun doğru olmadığını söyleyelim. Ulusal yarışmaya 10 ya da en fazla 15 filmin seçildiğini düşünelim. Son yılların rakamları böyle. 10 film seçilirse bunlardan 2’si, 15 film seçilirse 3 ulusal olacak demektir. "Ağanın eli tutulmaz" deyip bu sayılara birer rakam daha eklediğimizde de çok şey değişmez. Oysa ulusal yarışmanın kendisine her yıl en az 10 ile 15 arasında film seçilmekte; bu filmler de “kaliteli eser” statüsünde görüldüğü için seçilmekteydi. 'EFOR' DEĞİL 'SANSÜR' SORUNU “İki yarışmanın eforu ile tek yarışmanın eforu çok farklı. Dolayısıyla biz iki yarışma eforunu harcıyorken bütün eforumuzu, bütün enerjimizi, bütün gayretimizi esas hedefimizdeki uluslararası yarışmaya harcadığımızda onu çok daha güçlü hale getirebiliriz.” Ulusal bölümün kaldırılmasının Türel’in açıklamalarında yer alan ikinci gerekçesi bu. Sorun “efor” sorunu olsaydı Türel haklı olurdu. Fatih Altaylı dahil, ulusal yarışmanın kaldırılmasını eleştirenlerin tezi bu kararın sansür korkusuyla ilgili olduğu yönünde. Sansür korkusu nedeniyle geçtiğimiz yıl belgesel film yarışması programdan çıkarıldı. Bakanlığın festivale katılacak filmlerle ilgili eser işletme belgesi zorunluluğu koyması; buradan kaynaklanan sorunlar yapımcı, yönetmen ve sinema yazarlarının büyük bölümünün protestolarına neden oldu. Sansür mekanizması bakanlık uygulamalarıyla sınırlı kalamazdı. Siyasal iktidarın festival bürokratları gibi çalışmaya başlayan festival komiteleri ve seçici kurullar da, bakanlık odaklı sansür mekanizmasının bir parçası haline geldi. Her yıl bir skandala sahne olan Antalya Film Festivali son üç yıldır bir tek skandalla, sansür skandalıyla anılır oldu. OHAL'LE KHK İLE DÜNYA FESTİVALİ OLUNMAZ OHAL şartları altında KHK'larla yönetilen, OHAL’li KHK’lı sürecin nereye gideceğinin, ne zaman biteceğinin bilinmediği, Barış Bildirisi'ne imza atan sinemacıların Fetöcü - PKK'lı muamelesi gördüğü, iktidar yanlısı olmayan genç yönetmenlere bakanlık desteği kapılarının kapatıldığı; sadece onlara değil, uluslararası başarılara imza atmış Emin Alper ve Tolga Karaçelik gibi isimlere de bakanlık desteğinin yasaklandığı bir ülke festivalinden Avrupa festivali, dünya festivali yaratamazsınız. Mahsun Kırmızıgül’ün “Vezir Parmağı” filminin "milli ve dini değerlere saldırdığı" gibi saçma bir gerekçeyle linç kampanyasına konu edilmesi; bu tür bir ülkenin Avrupa festivalinde ulusal film olarak Cumhurbaşkanı'nın kafasına silah dayama densizliğine yer vermeyen "Reis" filmlerini yarıştırabileceğiniz anlamına gelir. 'BELEDİYE FESTİVAL' OLMA SORUNU Şu andaki asıl sorun da bu nedenle zaten son 3 yılda yapılan müdahalelerle kolu kanadı kırılan ulusal bölümün sağlığına kavuşturulması. Sadece yukarda saydıklarımız için değil, festivali düzenleyen kurumun belediye olması nedeniyle de Antalya Film Festivali'nden uluslararası festival bugüne kadar çıkmadı, bundan sonra da zor çıkar. 2019 seçimlerinde CHP'li bir ismin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi, ulusal bölümün yeniden festivale eklenmesi, festival yönetiminin değişmesi; Kültür Bakanı AKP'li bir bakansa festivalden bakanlık desteğinin çekilmesi, festival bütçesinin 3'te bire 4'te bire inmesi, vb., vb. demektir. Antalya Film Festivali için bütün bunlardan sonra birincil hedef, ulusal ve uluslararası bölümlere aynı değeri verip aynı emeği harcayarak, festivali Altın Portakal vizyonuna yeniden kavuşturmak; sansür mekanizmasının ikinci lige düşürdüğü festivalini birinci lige çıkarmak olsa gerekir.