Bugünlerde sosyal medyada en çok sinek, özellikle de sivrisinek konusuna yer veriliyor. Olaya yaşamakta olduğum Muratpaşa ilçesinden bakarak bu tür haber ve eleştirilerin abartılı olduğunu düşünmekteydim. Ancak tanıdığım, güvendiğim birçok insanın da sinek odaklı feryatlarını görünce, Büyükşehir Belediyesi’ne yöneltilen (sivri)sinek eleştirilerinin abartılı olmadığına inanmaya başladım.

Benim feryat ettiğim konu ise ulaşım. Pazar günü Perge Bulvarı’ndan Aydın Kanza Parkı yakınındaki büroya gitmek için tam bir saat 50 dakika otobüs bekledim. Perge Bulvarı’ndan buraya giden üç otobüs var: UC 11, MC 12, TC 45. Bir saat 50 dakika boyunca Meydan Durağı’ndan bu otobüslerden hiç biri kalkmadı. Bir saat 50 dakika sonra gelen otobüsün şoförüne bir kadın “Hep böyle mi çalışıyorsunuz?” sorusunu sordu. Şoför gayet rahat bir edayla kadına, “Pazar günleri böyle” cevabını verdi. Önümde oturan kişi, “Pazar değil, her gün böyle” dedi yanındaki adama. “Çarşamba gün bir buçuk saat bekledim, lanet olsun deyip yürümeye başladım, 100 metre sonra otobüs yanımdan geçip gitti” diye devam etti.

Belediyenin kendine ait otobüslerde durum nedir bilmiyoruz, ama halk otobüslerinde tam bir başıboşluk hakim. Antalya’nın toplu ulaşımına pik saatler dışında bu başıboşluk hakim. Cumartesi – Pazar günlerinde başıboşluk şoförün dediği gibi.

Antalya’nın toplu ulaşımı Menderes Türel ve Mustafa Akaydın dönemlerinde (insanlar birkaç aylığına kart çilesinden mustarip olsalar da) rayınaoturur gibi olmuştu. Türel’in ikinci döneminde bozulan Antalya’nın toplu ulaşımı, Böcek döneminde rayından çıkmış görünüyor. Antalya’nın “Avrupa şehri”, “dünya şehri” olduğunu söyleyenlere Antalya’nın kaosta boğulmuş toplu ulaşımı, “Hayır, ben bir Ortadoğu şehriyim” diye cevap veriyor.

Büyükşehir Belediyesi’nin ne yapıp edip, Antalya’nın toplu ulaşımını bu kaostan çıkarması gerekiyor. Bunun tek yolu, toplu ulaşım işini esnaftan alıp kendisinin yapması gibi görünüyor. Otobüs esnafını oluşturan birkaç bin kişiyi mutlu edeyim derken, iki milyon Antalyalıyı mutsuz etmeye kimsenin hakkı yok.

Otobüs esnafı “Mazot şu kadar” diyor, “Kâr edemiyoruz” diyor. Otobüs esnafı, kâr edemiyorsa, zarar ettiğini iddia ediyorsa, yapacağı tek şey var: Sözleşmeden kaynaklanan haklarını belediyeden yasa yoluyla alıp, kâr edecekleri alanda ticari faaliyet yürütmek, milyonlarca insanı ilgilendiren, milyonlarca insanı mutsuzluğa boğan toplu ulaşım işini belediyeye bırakmak.