Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in “Festivali yapacağız” açıklamasının ardından “Festival bu koşullarda yapılabilir mi?” tartışmaları gündeme geldi. Son cümlemizi baştan söyleyelim: Evet, yapılabilir, dirayetli ve ilkeli bir yönetim eliyle olmak kaydıyla. Muhittin Böcek yönetimi böyle bir yönetim oluşturabilir mi? Bu sorunun önünde kocaman bir soru işareti var.                          

İktidar 14 ve 28 Mayıs seçimlerini FETÖ ve PKK öcüsüyle terör korkusu yaratarak ve yayarak kazandı. Önümüzdeki Mart ayında  yapılacak yerel seçimleri kazanmak için de iktidarın aynı yola, daha etkili yöntem ve uygulamalarla başvuracağı öngörü gerektirmez. Bunun ilk denemesi Altın Portakal’da yaratılan sansür skandalıyla yapıldı. Bu ilk deneme, karşısında çok zayıf bir savunma bulduğu hatta bir savunma duvarı bulmadığı için zorlanmadan hedefine ulaştı.

Altın Portakal Film Festivali, festivalin düzenlendiği günleri de kapsayan bir aylık dönemde Türkeye’de en çok konuşulan iki üç konu arasında, bazı yıllar bu konuların ilk sırasında yer alır.  Bu dönemi iyi değerlendirmek, belediyeyi yönetenler açısından bir avantaj, rakipleri açısından bir dezavantajdır. “Altın Portakal’da Fetö propagandası” yalanı, muhtemelen son bin ayda Türkiye’nin en çok konuşulan konusu olmuş, iktidar cephesi, seçim stratejisinin birinci sırasında yer alan terör korkusunu devreye sokarak, Eğitim Sen üyesi solcu bir öğretmenden FETÖ’cü yaratmış, festival yönetimine ve okuma – araştırma merakı olmayan Antalyalılara bunu inandırmış, yerel seçimler yarışında büyük bir mevzi kazanmıştır. Altın Portakal’daki sansür tartışmaları, Gezi davasında verilen ağır cezaların konuşulmasını da sınırlamış, iktidarın devreye soktuğu taktik bir taşla iki kuş vurmuştur.

Festival yönetimi kendi festivali ve kendi çizgisindeki insanlara sahip çıkma, onları savunma basiretini gösterememiştir. Eğitim Sen üyesi kişilere Fetöcülüğü sürsen bile bulaşmayacağını, Kanun Hükmü filminde Türkiye’nin kanayan bir yarasının, KHK’larla işinden edilen liyakatli demokrat  kamu görevlilerinin çektiği acıların dile getirildiğini, en önemlisi bu festivalin programları ve tüzükleri olduğunu en geniş kesimlere anlatıp, oynanan oyunu tersine çevirmeyi başaramamıştır. Festival yönetiminden daha çok CHP bunu yapabilirdi, yapmadı, yapamadı. CHP’nin evlere şenlik dört milletvekilinden bir çift söz duyulmadı. CHP İl Başkanı, belediye başkanıyla birlikte ilk söylenmesi gerekeni iş işten geçtikten sonra söyledi.

Festivalin yeniden yapılabilmesi için nitelikli isimlerden jüriler oluşturmak gerekir. “Kanun Hükmü filmi, ön jüri tarafından seçilmiş bir filmdir, bu filmi hiçbir güç bize yarışma dışı bıraktıramaz” diyebilmek gerekir.  O noktada yandaş medya, troller elbirliğiyle festivale saldırmaya başlayacaklar, filme gösterim yasağı getirilecek, yeni bahaneler üretilip, yeni “terör” olguları yaratılacak, Türkiye’nin en çok konuşulan konusu Altın Portakal, Antalya Belediye Başkanlığının  kazanılmasının manivelası yapılacaktır. Bütün bunlara dar gruplar eliyle yaratılacak provokasyonlar da eklenecektir. “Bunların karşısında dimdik durup, eğilip bükülmeden partimin de en geniş desteğini alarak durabilirim” diyorsan, festival tabi ki yapılabilir ve en yetkili ağızlardan çıkan tehditlere rağmen böyle bir festivali yapmış olmak, bir Antalya destanı olarak tarihe geçer. Sinema sektörüne bu güveni veremediğiniz durumda ise, festivale bir tek jüri üyesi dahi bulamazsanız.