Adanmış ömürler vardır. Bir düşünceye, bir inanca vakfedilmiştir. Bu adanmışlık, yaşamın varlık nedenidir. Bu neden ortadan kalkarsa, sanki, yaşam da bitecektir. Bu sürece teolojide vech ya da esrime olarak tanımlanır.

Ama adanmışlık, vecd ya da esrimeden farklı olarak tam bir bilinçlilik halidir. Ancak tam ve kusursuz bir bilinç adanmışlık durumunu yaratabilir. Çünkü bilinç yoksa irade, irade yoksa da adanmışlık olmaz.

Geçmiş zamanlarda çok sevdiğim bir büyüğüm, “sevda, bilincin en yüksek halidir” derdi. Şimdi düşünüyorum da, sevda bilincin en yüksek hali ise, adanmışlık da onun bir altında yer alan evre olmalı.  

İşte Antalya bugün, böyle yüksek bilinç ile adanmış bir canını aslında ait olduğu yere, doğaya, toprağa verdi.

Müzisyen Hakan Yeşilyurt’u hatırlarsınız. 9 Şubat 2019’da kaybetmiştik sevgili Hakan’ı.

Bugün de Hakan Yeşilyurt’un annesi, sevgili Gül Ablamızı toprağa verdik.

Adanmış bir ömür bıraktı arkasında Gül Abla, hepimize miras olarak. İnandığımız, uğruna mücadele ettiğimiz, o ne zaman ve nereden geleceğini bilmediğimiz güzel günlerin inancını ve bu uğurdaki adanmışlığını miras bıraktı.

İnandığı bağımsızlık, devrim ve sosyalizm mücadelesinden bir adım geri düşmeden, onurlu bir tarih miras bıraktı.

Bir insan, böyle bir miras bırakmaktan başka ne isteyebilir ki?

Hanlar, hamamlar, saraylar, saltanatlar sizin olsun.

Bizim Gül Ablamızın mirası hepimize, bütün insanlığa yeter.

Zordur böyle zamanlarda kendini ifade etmek.

Ol babdan, sözü fazla uzatmayalım, İmameddin Nesimi’nin kendisine çok yakışan dörtlüğü ile uğurlayalım Gül Ablamızı.

Gülden terazi tutarlar

Gülü gül ile tartarlar

Gül alırlar, gül satarlar

Çarşı pazarı güldür, gül.

Çarşı pazarı gül eyledin, Gül Abla…