Diğer Yazıları 1 Kasım 2015’teki seçimler öncesi dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya alınacağına dair verdiği sözün üzerinden iki yıl geçti. Bu iki yıllık süre zarfında konuyla ilgili hiçbir somut adım atılmadı. Kulislere yansıyan bilgiler dışında, olası bir düzenlemenin içeriği hakkında kimse net bir bilgiye sahip değil. Kamuda çalışan yaklaşık 800 bin taşeron işçinin merakla beklediği ‘kadro’ konusu, son aylarda tekrar dillendirilmeye başlandı. Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu, taşeron çalışanların statüsü ile ilgili yapılacak düzenlemenin yılbaşına yetiştirileceğine dair demeçler vermesine rağmen, yetkili kişiler tarafından nasıl bir düzenleme yapılacağına dair bir bilgi verilmiş değil. Kadro değil, Özel Sözleşmeli Personel Statüsü Hükümete yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre; kamuda alt işveren adına çalışan işçiler, “Özel Sözleşmeli Personel” statüsü altında 4/E’li olarak istihdam edilecekler. Özel Sözleşmeli personel ile “3” yıllık bir sözleşme imzalanacak. Bu üç yıllık süre zarfının sonunda performans kriteri ve güvenlik soruşturmaları esas alınarak, herhangi bir sorun olmaması durumda sözleşme uzatılacak. Maaş ve özlük haklarında herhangi bir iyileştirme yapılmayacak. Bu yeni statüye geçmek isteyen taşeron işçi, kamuya açmış olduğu herhangi bir dava var ise onu geri çekecek. 65 yaşını doldurmuş ve emekli aylığı almaya hak kazanmış işçiler düzenlemeden yararlanamayacak. Kamuya geçişte kurum sınavı yapılacak. Bu yeni düzenlemeden hangi tarihte işe girenlerin yararlanıp, yararlanamayacağı şu an için bir tartışma konusu. Kimi kaynaklar düzenlemenin, 1 Kasım 2015’ten önce kamuda taşeron işçi olarak çalışmaya başlayanları, kimi kaynaklar ise düzenlenmenin yasalaştığı tarih itibari ile o tarihten önce işe girenleri kapsayacağını belirtiyor. Çalışanların kıdem ve ihbar tazminatları hangi koşullar altında devlet güvencesine altına alınacağı ise büyük bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Yakın süreçte kıdem tazminatının fona devrinin hükümet yetkilileri tarafından tartışıldığını hatırlarsak, çalışanların en büyük iş güvencesi olan kıdem ve ihbar tazminatının bahsi geçen yeni düzenlemedeki akıbeti büyük bir merak konusu. Belediyelerde Çalışan Taşeron İşçilerin Durumu Kritik konulardan bir diğeri de, il özel idare ve belediyelerde çalışan taşeron işçilerin durumu. İlgili kurumlarda çalışan 400 bine yakın taşeron işçinin bu düzenlemeden yararlanıp, yararlanmayacağı yararlanacak ise hangi koşullarda istihdam edileceği de netlik kazanmış değil. Kimi kaynaklara göre il özel idareler ve belediyelerde alt işveren adına çalışan işçiler, ilgili kurumların kendi kuracakları şirketlerde istihdam edilecekler. DİSK/Genel-İş Sendikası tarafından yapılan basın açıklamasında belediyelerde çalışan taşeron işçilerin durumu ile ilgili olarak şöyle bir öneri getirilmiştir: “Belediyelerdeki şirket işçileri ile ilgili olarak belediye mevzuatında yer alan norm kadro uygulamasının değiştirilmesi; norm kadro yapma ve uygulama konusunda belediye meclisinin tek yetkili kılınması gerekmektedir. Belediyelerde güvenceli kamu istihdamını kurmak ve taşeron şirketlerin varlığına son vermek için belediye mevzuatı ile kamu ihale mevzuatında düzenleme yapılması zorunludur.” Yılbaşına kadar tamamlanacağı söylenen düzenlemenin kadrodan ziyade, bir statü değişikliği içerdiğini görmekteyiz. “Taşerona kadro” müjdesi adı altında, kamuoyuna yansıyan bilgiler ışığında bu statünün, taşeronluk sisteminden bile daha geri bir düzenleme olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Taşeronluk sistemi neo-liberal ekonomi politikalarının bir sonucudur. Kamusal güvencenin bütünüyle ortadan kaldırıldığı, istihdam politikalarının belirlenmesi ile ilgili bütün inisiyatifin sermayeye teslim edildiği bir dönemde taşeronluk sisteminin tek panzehri; ayrımsız, kayıtsız ve şartsız tüm taşeron işçilerin, “özel sözleşmeli personel” olarak değil, kamu işçisi adı altında kadroya alınmasıdır. İBRAHİM UTKU NARDiğer Yazıları