Politik olarak kendini nasıl tanımlıyorsun, olay ve olguları hangi yöntem ve paradigma ile yorumluyorsun diye soran olursa, cevabım şudur:

Benim için esas çelişki emek sermaye çelişkisidir. Dünyaya bilimsel sosyalizm penceresinden bakarım. Diyalektik metotlu materyalizm; dünyayı, doğayı, toplumu, beşeri ilişkileri yorumlarken ki pusulamdır. Ancak nesnelliği de göz ardı edemeyiz. Dünya çok değişiyor. Kapitalizm kendini yeniden üreterek bugünlere geldi. Sistem tarihsel ve yapısal olarak krizlere gebe bir sistem ama egemen sınıflar, sermaye birikim rejiminin tıkanıklığını yapısal dönüşümlerle, re-organize ediyor. Bu durum nereye kadar devam edebilir bilemem ama kapitalizmin büyük bir kriz içinde olduğu gerçek. Buna karşılık işçi sınıfının, genel olarak emekçi yığınların ve onları sözde temsil eden örgütlerin yapısı ne alemde?

Emek sermaye çelişkisi tüm gerçekliği ile karşımızda dursa da toplumsal sınıfların büyük bir dönüşüm geçirdiği ortadadır. Bu dönüşümün sosyo-kültürel, sosyal-ekonomik, sosyo-politik birçok nedeni vardır. Mali sermayenin yapısı, endüstriyel kapitalizmin bütünüyle finans kapitalizmine evrilmesi, teknik ve teknolojide yaşanan değişimler gibi birçok sebebi sıralayabileceğimiz gibi, reel sosyalizmin çökmesi, neoliberal ideologların saldırısı ve entelektüel düzlemde solu etkileyecek düzeyde kurdukları hegemonya, bunun bir sonucu olarak bütün sola bir virüs gibi yayılan kimlikçilik vd. olguları sıralayabiliriz.

Lafı çok uzatmayayım; Türkiye işçi sınıfının nicel ve nitel profilini göz önüne alırsak, emekçiler şu an için toplumsal mücadelenin bir öznesi olabilecek bilinç düzeyine mi sahiptir? Peki değillerse bunun nedenleri nedir?

Ortada güçlü bir sınıf hareketi yok diye, sınıf mücadelesinden vazgeçecek değiliz ancak, içinde yaşadığımız dünyanın yakıcı sorunları karşısında hiçbir şey yokmuş gibi davranıp, gelecekten bir kurtarıcı beklemenin kaderciliği içine düşecek de değiliz.

Cümle içinde sürekli sınıf kelimesini kullanarak maalesef sınıf mücadelesi verilmiyor.

Bugün hangi yapı bir sendikada örgütlü?

Hangi yapının işçilerle emekçilerle güçlü bir örgütsel bağı var?

Hangi yapı, yakın dönemde yaşanan Tekel direnişi, Haziran ayaklanması gibi Türkiye’yi sarsan toplumsal eylemlerden güçlenerek çıktı?

Bu soruların cevabını gayet iyi biliyoruz.

Peki ne yapmalıyız?

Cumhuriyetin bütün kurucu değerlerine, en başta Mustafa Kemal'e düşman bir zihniyet var. Aydınlanma geleneğimize karşı Ortaçağ karanlığını savunan bir yapı var. Bilime, akla, sanata, felsefeye karşı dinsel gericiliği savunan bir yapı var. Burjuva demokrasisine karşı otokrasiye meyilli bir yapı var. Bu yapı karşısında hiçbir şey yapmayıp, teorik ve politik açıdan tutarlı ve temiz olmak gibi bir kaygım yok benim. Bir şekilde mücadele etmek zorundayız. CHP benim için bir mücadele aracıdır. Bu partiyi üst kademede yönetenler, egemenlerle ne kadar bütünleşirse bütünleşsin, bu partinin tabanı Kuva-yi Milliye ruhunu taşımaktadır. Aydınlanma değerlerine, laikliğe, bilime, sanata karşı hassastırlar. Devrimci bir dinamizm taşırlar. Sınıf mücadelesinin kapısını açacak da bu dinamizmdir.