Cumhuriyet Halk Partisi özüne dönmeli, kuruluş ilkelerine sahip çıkmalı diyenler; siyaset biliminden, dünyadan, toplumdan, felsefeden hiçbir şeyden anlamayan insanlardır. Çok ciddiye almamak gerek. Bu Cumhuriyetçi Güven Partisi terk kafalara parti bırakılsa, CHP barajın altında kalır.

Geçmişe dönüp, Güven Partisi’nin kuruluşunu ve sonuçlarını ele alalım.

CHP’nin kendisini Ortanın Solu’nda ilan etmesinin ardından, 1967 yılında, 47 milletvekili bu duruma tepki göstererek partiden istifa edip, Güven Partisi’ni kurdular. Tanıl Bora Güven Partisi’nin kuruluşunu şöyle anlatıyor:

30 Nisan’da 47 parlamenter, ‘CHP’yi gitgide tehlikeli bir hale gelen bir sol maceranın vasıtası haline getirme yolundaki tertipler’den, ‘sosyalizm heveslerini teşvik edici sözler’den, ‘sol nümayiş tertipleri’nden şikâyet ederek partiden ayrıldılar.‘Büyük Türk Milleti’nin emrinde ve Atatürk ilkelerinin yolunda… solculuk heveslerine kapılmadan mücadeleye devam’ şiârıyla Güven Partisi’ni kurdular. Genel başkanları Turhan Feyzioğlu, Atatürkçülüğün özünü milliyetçilikte görüyor, ‘millî ruh ve şuur, millî menfaat’ diyor, başka da bir şey demiyordu. 12 Mart askerî vesayet rejiminde bir yıl başbakanlık yapan Ferit Melen, Güven Partisi kurucularındandı.” (Tanıl Bora, Güven Partisi. Birikim Dergisi, 10 Mayıs 2017)

1972 yılında, Bülent Ecevit’in, İsmet İnönü’nün karşısında kazandığı kurultaydan sonra, Güven Partisi’ni kuran ekibe benzer gerekçelerle, 58 milletvekili CHP’den istifa ederek, Cumhuriyetçi Parti’yi kurdular. Bu parti daha sonra Güven Partisi ile birleşti ve Cumhuriyetçi Güven Partisi kuruldu.

1969 seçimlerinde, yüzde 6,6 oy alan Güven Partisi; Cumhuriyetçi Güven Partisi adıyla girdiği 1973 seçimlerinde yüzde 5,3 oy aldı. CHP’nin yüzde 41 oy aldığı 1977 seçimlerinde ise oyların sadece 1,9’unu alabildiler.

CHP yönünü sola ve halka doğru çevirdikçe oyları artarken, eski tarz siyaseti gütmekte ısrar eden, CHP’nin sola açılmasını, sınıfsal söylemlere sarılmasını tepkiye karşılayan bir ekip tarafından kurulan Güven Partisi zamanla tarih sahnesinden silindi.

******

CHP, evet, özüne sahip çıkmalı, Cumhuriyetin temel değerlerine, laikliğe, aydınlanmacılığa sahip çıkmalı. Bu noktada bir şüphe yok ama bunu yaparken, kamucu ve halkçı bir politik hatta ilerlemeli, sınıf temelli bir siyaset gütmelidir. Eleştiriler bu noktada ilerlemelidir. Bu parti en yüksek oyu "toprak işleyenin, su üretenindir" sloganının gölgesinde aldı. Sol değerlere, emekçilere, üreticilere düşman teknokrat kafalı insanlar boşuna heveslenmesin; bu partinin başına kim gelirse gelsin ırkçı ve halk düşmanları yine de bir yerlere gelemeyecek.

Değişim şart. Bundan kimse kaçamaz, ancak bu değişimin ideolojik-politik yönü ne olacak bence biraz da buna kafa yormak lazım. Mesela MYK'da sendika üyesi bir işçi olacak mı? Meslek odalarının MYK veya PM'deki temsiliyeti sadece ticaret ve sanayi odalarıyla mı sınırlı kalacak? Yerel yönetimlerle ilgili aday belirleme süreci nasıl olacak? Örneğin; birçok CHP'li belediyede taşeron işçiler, yukarıdan gelen baskılardan dolayı hala sendika üyesi olamıyor. Sosyal demokrat bir partide kabul edilebilir bir durum değil bu. Antalya'da sadece Muratpaşa ve Döşemealtı Belediyelerinde çalışan taşeron işçiler sendikal örgütlenme içine girerek toplu iş sözleşmesi yaptılar. İyi ve kötü örnekler çoğaltılabilir. Yerel yönetimler için adaylar belirlenirken bence bu husus dikkate alınsın. Hatta tüzüğe bununla ilgili bir madde eklensin. Sendikal örgütlenmenin önünü tıkayan belediye başkanlarına disiplin cezası uygunlansın.

Emek cephesinden bakan birisi olarak; değişim CHP'yi müteahhitler partisi sıfatından kurtaracaksa ne mutlu. Yok eğer Ali gidip Mehmet gelecekse, böyle bir değişim illüzyondan öteye geçemez. O kişiler de kısa bir zaman sonra miadını doldurur.

Ol sebep; herhangi bir adayın arkasında değil, değişimin yanındayım.