Ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu söylemek polyanacılıktan öteye gitmez. Gazeteciler, yazarlar, çizerler hakkında açılan davaların haddi hesabı yok. Medya sektöründe ciddi bir işsizlik söz konusu. Gazeteler, televizyonlar ve aklınıza gelen tüm yayın organları bir şekilde tekelleşiyor, yayın politikaları değişiyor. Muhalif gazetecilik yapmak isteyenler de baskıyı ensesinde hissediyor. Bu baskılar sansürün yanında daha tehlikeli olan otosansürü doğuruyor.

Tek elden çıkan haberler, birbirinin kopyası gazeteler, mavi boncuk dağıtan televizyonlar. Ve bu keşmekeş içinde kutlanan Basında Sansürün kaldırılışının 110. Yıldönümü… Hadi ordan… Tutuklu gazeteci sayısı bakımından zirveye oynayan bir ülkeden bahsediyoruz!

İnternete bakım sadece bu Temmuz ayında 10 gazeteci tutuklanmış. Toplamda 145 gazeteci hala cezaevinde. “Ama terör propagandası yapanlar var” diyerek aradan tek tük gazetecilik dışında hapiste yatanları örnek göstermeyin. 145 tutuklu gazeteciden terör propagandası yahut yüz kızartıcı suçtan içeri alınanların sayısı bir elin parmağını geçmez. Ayrıca terör propagandası ucu açık bir tanım. Neredeyse hükümet aleyhine yazılan her şey terör propagandası sınıfına girebiliyor.

Medyada özgürlüğün kırıntısı dahi kalmadı. Muhalif gazeteci yaptığı her haberde, ‘acaba işimden olur muyum, gazetem kapanır mı’ korkusu yaşıyor. Her gün işten atılma, işsiz kalma, daha da kötüsü hapse girme korkusu sardı medyayı. Medyanın özgür habercilik yapma-teslim olma sınavı verdiği bir dönemden geçiyoruz.

İş olanağı az, parası az, sıkıntısı çok… Sosyal medyanın da etkisiyle artık herkes gazeteci… Anlık paylaşımlar, çekilen fotoğraflar… Bizler haberi ertesi güne hazırlarken, çoğu zaman o haberin yeni gelişmeleri sosyal medyaya patır patır düşüyor. Bunun önüne geçmek elbette imkansız. Çağın gereği bu. Fakat bu aynı zamanda bir dram. Gazeteciliğin şekil değiştirdiğine hep birlikte tanık alıyoruz.

Habertürk dijital yayına geçti. Birçok gazete baskı sayısını azaltıyor, bölge ekleri kapanıyor ya da sayfa sayıları azalıyor. Yani anlayacağız medya bir çok koldan sıkışmış durumda. İlk başta da değimiz gibi bu şartlar altında sansürün kaldırılışını kutlamak ancak polyanacılık olur.