Manavgat Motosiklet Festivali'nin tanıtım toplantısında konuşan Başkan Şükrü Sözen, Ak Parti iktidarı tarafından seçim vaadi olarak devreye sokulan imar affının Side'yi kapsamaması gerektiğini; bunun Side'deki tarihi yapılar ve taş ve ahşap mimari arasındaki beş katlı beton binaları meşrulaştırmak anlamına geleceğini söyledi. Sözen'in Side'yle ilgili duyarlılığı elbette önemli. Ama sorunu bu şekilde koyduğumuz zaman işin içinden çıkamayız; kaçak yapılaşmayı birinci derece arkeolojik sit alanları dışındaki yerler için meşrulaştırmış oluruz. Bir devletin imar yasası, bir kentin imar yönetmeliği varsa, sit alanında olsun ya da olmasın bu yasa ve yönetmeliğe uymayan tüm yapıların, yine bu yasa ve yönetmelik çerçevesinde muamele görmesi gerekir. Yasa ve yönetmeliklerin seçim kaybetme kaygısıyla delinmesi, işlevsiz hale getirilmesi, görüntü kirliliğine, trafik kilitlenmesine, şehirlerin yaşanmaz hale gelmesine yol açar, açmakta.
SUÇLUYA ÖDÜL
İmar affının diğer boyutu, bu yolla oluşacak yüksek rantlara yol verilmesiyle ilgili. Muhafazakâr kesimin önemli kalemlerinden Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, imar affına tepki gösterenlerin ilklerinden oldu ve ondan, "Kente karşı ağır suçlar işleyenleri ödüllendirirken yasalara uyan kişilere 'enayi' damgası vuran çok yanlış bir iş", "Kentlerin barbarlara, zorbalara teslim edilmesini tescil eden düzenleme" diye söz etti.
SONU GELİR Mİ?
"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri de biliyor ki şehre karşı, şehir sakinlerine karşı, doğaya karşı suç işlemeyi âdet haline getirenleri sürekli olarak affettiğinizde sorunlar baş edilemeyecek boyuta geliyor... Ne diyorsunuz mesela: 'Türkiye’deki 26 milyon bağımsız bölümün yüzde 60’ı kaçak.' Nasıl olmasın? Nasılsa devlet bir gün kaçak yapıları aklar diye düşünenleri haklı çıkarırsanız kaçak yapının sonu gelir mi?" Bu satırlar Karaca'ya ait. Şunlar da: "Kaynak bulmak için şehre karşı işlenen suçları affedemezsin. Yasalara uyan vatandaş aleyhine eşitsizlik yaratamazsın. Devleti devlet yapan meşruiyetin arkasında vatandaşıyla yaptığı mutabakata, anlaşmaya uygun davranacağı varsayımı vardır. İyi vatandaşlar, günün sonunda kötülerin, işgalcilerin, yasaları delerek rant temin edenlerin kazançlı çıktığını; devletin dönüp dönüp onları affettiğini, mazur gördüğünü anladıkları zaman yasalara uymayı bırakırlar. Ne küresel emperyalizm, ne AB’ye alınmamak, ne ekonomik kriz. İnanın bana, bir ülke için, bir devlet için bundan daha büyük bir tehdit yoktur."
EN BÜYÜK TEHDİT
İmar affının ne olup olmadığı bundan daha güzel anlatılamazdı. Side'yi çirkinleştiren beş katlı binalardan 60'a yakın Antalya Kaleiçi'nde de var. Sorun Side'yle, Kaleiçi'yle sınırlı olsaydı, bir şekilde çözülürdü; en kötü ihtimalle şimdi olduğu gibi sineye çeker geçerdik. Sorun, "Devleti devlet yapan meşruiyetin arkasında vatandaşıyla yaptığı mutabakata, anlaşmaya uygun davranacağı varsayımı"nın, varsayım olarak kalması; "İyi vatandaşlar(ın), kötülerin, işgalcilerin, yasaları delerek rant temin edenlerin kazançlı çıktığını; devletin dönüp dönüp onları affettiğini, mazur gördüğünü anladıkları zaman yasalara uymayı bırak(acak)" olmaları. "Bir devlet için bundan daha büyük bir tehdit" bence de olamaz.