Burdur Valiliği sitesinde

“Emine Erdoğan Hanımefendi'den Salda Gölüne Ziyaret” başlığı altında yapılan açıklamalarda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve Vali Hasan Şıldak’ın yürütülen çalışmalar hakkında “hanımefendiye” brifing verdikleri duyurulmuş.

Karadan ve havadan yapılan incelemeler sonucu şahit olduğu doğal güzellikler ve edindiği bilgiler sonucunda “hanımefendi” bu ziyaretinden çok memnun kalmış ve buranın doğal haliyle korunacağına ikna olmuş, herkesin gelip burayı görmesini tavsiye etmiş.

Haberlere göre Çevre, Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı (ÇESAV) Yönetim Kurulu Başkanı İmren Aykut, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, dünya dalış rekortmeni Şahika Ercümen bu gezide "hanımefendiye" eşlik etmişler. Bir de pelikan.

Geçtiğimiz günlerde Salda gölünde dalış yaparak dünya rekorunu geliştiren rekortmenimizin belli ki dünya çapında olması ve gölle özdeşleşen medyatik yanı itibariyle “hanımefendimizin” yanında bulunması uygun bulunmuş. ÇESAV açılımının başında "çevre" sözcüğü yer almakla beraber, bu alanda kayda değer bir etkinliğinin/görüşünün olmamasına karşın, bir de Salda gölü ile anılmak ve esas olarak da "hanımefendiye" destek olmak istemesi nedeniyle ziyaret heyetinde yer almış olmalılar.

Salda Gölü ile birlikte ismi anılan 20 yıl boyunca ekolojik yapısı üzerinde çalışma yaptığı bilinen Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Yard. Doç. Dr. Erol Kesici’nin açıklamlarına göre Salda Gölü ve yakın çevresinin yaşam alanı olmamasına karşın ziyaret görüntülerinde önemli bir yer tutan pelikan esprisinin ise, "Denizli’de bir vatandaşın yaralı olarak bulduğu ve Burdur’daki "Lisinia Yaban Hayatı Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi'ne" tedaviye getirdiği, tamamlanan tedavisinin ardından suya alıştırılarak burada beslenmesinin hedeflendiği ama bu gölün sakini gibi bir mizansen içinde öne çıkarıldığı" anlaşılmış olmakla, denilebilir ki bütün bu tiyatrolara, dayanaksız ve gereksiz açıklamalara neden ihtiyaç duyulmaktadır ?

Askıya çıkarılan proje, bu projeyi gerçekleştirmek üzere yapılan ihale herkesin malumu. İtirazlar edildi, davalar açıldı, 50-100 metre arasındaki yapılaşmalar ve konaklama, eğlence alanları ile üzerinde ayak bile basılmaması gerektiği belirtilen kıyı boyunca sürdürülecek faaliyetler sonucunda; bir düzen içinde para kazanacağız derken doğal ortama zarar verileceği, ekolojik dengenin alt üst edileceği ayan beyan ortada iken; bütün bu gösteriler, aldatmacalar, cumhurbaşkanı karısı olmak dışında hiçbir özelliği, ağırlığı ve otorite olabileceği bir alanı olmayan hanımefendiler, beyefendiler ile bütün bunlara değer mi ? Akıl ve bilim yoksunluğu mu sizleri bu kadar körü körüne hırs ve iddia sahibi yapmaktadır yoksa iktidar sahibi olmak mı sizleri bu denli yoldan çıkarmaktadır ?

İşte, WWF Türkiye Müdürü de bu ziyarette yer almış ama kurumunun resmi sitesinde “Başka Salda Yok” başlığı ile olan bitenin vahametinin altını çizmekteler;

"...Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN)’ in hazırladığı “Korunan alanlarda Turizm ve Ziyaretçi Yönetimi Kılavuzu” (2018), bu tür koruma önceliği yüksek alanlarda turizm ve rekreasyon faaliyetlerinin, alanın taşıma kapasitesi sınırları içinde yönetilmesi konusunda izlenmesi gereken ilkelerden bahsediyorlar. Başta korunan alanlarımızın yönetiminden sorumlu bir kamu idaresi olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün de üyesi bulunduğu IUCN uzmanları tarafından hazırlanan kılavuzda da altının çizildiği üzere korunan alanlarda herhangi bir turizm faaliyetinin hayata geçirilmesinden önce atılması gereken ilk adım, alandaki doğal değerlerin potansiyel ve güncel durumunun bütünsel bir yaklaşımla araştırılmasıdır. Daha sonra, söz konusu araştırmaya dayanan bir korunan alan yönetim planı hazırlanmalı ve bu plan kapsamında korunan alanın yönetim hedefleri belirlenmeli; bu hedeflere hizmet edecek bir turizm planı ortaya konulmalıdır. Başka örnekleri pek az olan eşsiz ekosistemlerin kâğıt üzerinde değil gerçek anlamda etkin bir şekilde korunabilmesi için alandaki turizm aktiviteleri kesin çizgilerle sınırlandırılmalıdır.

Tıpkı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nü kapatmaya hazırlanıldığı gibi, WWF Türkiye Müdürünü yanınızda suspus konu mankeni olarak bulundurmanız, kurumsal görüşlerini bile açıklamaya imkan tanımamanız, ne size ne de ülkeye hiçbir şey kazandırmayacaktır ama bütün bu devlet imkanları kullanılarak hazırlanan mizansenlerle, ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının acımasızca, oldu bittilerle yok edilmesinin failleri olarak anılmaktan kurtulamayacağınızı unutmamalısınız.